19 Haziran 2011 Pazar

Böyle buyurdu „Merkür“


Merkür'ün dedigi oluyor, yeni yeniden diyordu..



Tasiniyoruz, yeniden yeni bir ev, yeni bir baslangic… Ne cok yeni baslangiclarim, tasinmalarim oldu. Tuhaf duygulari vardir tasinmanin, hem vedalasirsiniz eskiyle, hem de yeniden kucaklasirsiniz hic ummadiginiz anlarda. 

Evin odalarini tek tek dolasip vedalasmaya baslarsiniz paylasilan onca aniyla, ama kitaplarinizi yerlestirmeye baslarken kartonlariniza, bir tanesinin arasindan düsüveren bir fotograf sizi unuttugunuz bir ana tasiyiverir bir anda, kendinizi koltugun kenarina ilismis, yüzünüzde tuhaf bir tebessümle buluveririsiniz, veya bazen tam da kitabin kendisidir sizi kendisine ceken, seneler önce okudugunuz, sanki kaybettiginiz bir seyi bulmuscasina keyifle sarilirsiniz, baslarsiniz hemen birkac sayfasini okumaya. Cekmeceleri bosaltirken, sakladiginiz bir hediye kagidina ilistirilmis kücücük bir kartla kare kare sahneler aciliverir önünüze… Tavanarasina kaldirdiginiz sandiklarin icinden, cocuklarinizin kücüklük elbiseleri cikiverir, kimi kiyafetler vardir, onlar cocukluk dönemlerinin simgesidir adeta sizin icin, ömür boyu saklanir o sandiklarda, sanki onlarin cocukluklarini saklariz orda gizli gizli.. sanki kosusturmalari, kahkahalari, kokulari saklidir o sandikta, ne keyifli bir bulusmadir bu, tasinmalar olmasa kaliverir o sandik hep tavanarasinda…

Bir de, kendi kendinize verdiginiz ödevler vardir, yapmayi unuttugunuz, dolaplarda hatirlanmayi bekleyen. Iste tasinmalarda, onlar da kendini yeniden hatirlatma sansi yakalarlar. Cercevelenmeyi bekleyen resimler, degistirilecek kavanozlar, boyanacak dolaplar, dosyalanacak kagitlar, „artik beni at“ diye bagirip sesini duyuramayan ivir zivirlar gibi..
Tasinmanin bütün yorgunlugunu unutur, bir anda tüm bu unutugunuz ödevler icin inanilmaz zinde hissedersiniz kendinizi, bütün o isin gücün arasinda cerceveci bulunur, dolaplar boyanir…
Yani, en azindan benim tasinmalarim böyle olur, bu yüzden de herkes 1 haftada tasinirken, ben o sandigin basinda yarim saat, bu kitabin icinde 1 saat gecirip bir de tasinma islerinin yanina diger unutulmus isleri ekledigim icin, üc haftada ancak toparlanip cikabilirim.

Fakat bu durum birisi var ki O’nun hic hosuna gitmiyor; Kedimiz Muskat, tasinmadan nefret ediyor, O ki, zaten bavul gördügü zaman tansiyonu cikar, tasinma söz konusu oldugunda sanki bütün dünyasi yikilmis gibi dolasmaya baslar, biz ayrilabiliyoruz ama O hic ayrilamiyor alistiklarindan. Su an halen tasinma asamasinda, yeni evle eski ev arasindayiz, ev bosalirken onu götürmeyelim diye saklanacaktir, eminim.




Yeni ev, hep yeni bir sayfa acmak gibi gelir bana, hani ilkokulda defterimizin sol tarafina düsen sayfanin devamli kenarlari kivrilir, silgiden kirlenir, sag taraftaki sayfaya gectigimizde icimizi bir keyif  alir, bir özenle yazmaya baslardik ya, iste aynen öyle.. Sanirim daha da sag sayfalarim olacak…

Ne severim Özdemir Asaf’i, tasinma isleri sirasinda en az bir yarim saat de onun yüzünden kaybettim..

TAŞINMAK

Taşınmak kadar
Hüzünlü bir kırık yoktur
Bir kopma bir yaralanma
Gizlenmiş bir hıçkırık yoktur

Şarkıları vardır ya büyük olayların
Taşınmanın da bir şarkısı olmalı dedik
Şimdi onu okuyalım
Şarkısını taşınanların

Çocuklar dikkat edin
Bir şey unutulmasın
Mangalın kapağı
Tuz kutusu
Teyzemin başörtüsü
Ihlamur torbası
Sürahinin örtüsü
Kırılmasın dikkat edin
Safran kavanozu
Çocuklar dikkat edin
(Şangır şungur)
Ah kırılmasın
Kırılmasındı
Anneannemin lambası
(Kamyon sesi gelir)
Her şey tamam mı
Her şey tamam
Anne her şey tamam
Tastamam

Ama babamın
Şu pencerede kalan
Bakışlarını
Alamadım bir türlü
Çakılmış köşesine
Alınmıyor alınmıyor
Babamın bakışları
Kırılmıyor da
Yerlere de düşmüyor
Orada
Duruyor hava gibi
Taşınmıyor anne
Babamın bakışları
Taşınmıyor

Desinler boşuboşuna
Güle güle
 
Özdemir Asaf



TopOfBlogs

13 Haziran 2011 Pazartesi

Bunun adi mutluluk


En son dolce far niente demistim..bu tatli tembelligi, keyifli bir tatile dönüstürüp, her mayis ayinda oldugu gibi, bence dünyanin en güzel yeri, tanrilarin yasam yerindeydim, Ege’de. Evet, tanrilar bosuna Ege’de yasamamislar, burayi evrenin en güzel, en canli yeri yapmamislar bence. Onlara güc, ask, ilham, yaraticilik, huzur veren hersey Ege’nin topraklarinda ve denizinde gizli yatiyormus belli ki. Ege’ye yaklasir yaklasmaz benim icimi huzur kaplar hemen, basimi derhal arabanin camindan cikarir, mis gibi kekik kokularini duymak isterim. Karadenizin, Akdenizin yesilligiyle boy ölcüsemez tabii Ege, ama ben onun tam da bu maki dokusunu severim zaten, gümüs renkli zeytin agaclarini, selvilerini ve özellikle her taraftan kendi basina renk cümbüsü icinde acan begonvillerini, zakkumlarini, mercanlarini, katirtirnaklarini, itirlarini… Su an issiz, tatil akininin daha baslamadigi Cesme, Alacati, Bodrum sokaklarinda, yollarinda henüz oradalar tanrilar, havanin kokusunda, denizin huzurlu durgunlugunda, dalgasinda, zeytinlerin hisirtisinda hissediliyorlar, ama az kaldi, 1 hafta sonra, eylül ortasina kadar gizli korunaklarina cekilecek ortadan kaybolacaklar. Onlarla tatil yapmak istiyorsaniz, mayis ayinda olmalisiniz Ege’de.
Iste bu dekorun üzerine bir de dostlarla gecirilen mutlu günler, saatler var. Bunun adi mutluluk. Gönlümde yattigi halde, vaktin kisaligi ne yazik ki, tüm dostlari görmeye elvermedi. 
raki balik ve sohbet...

Senem, cocukluk arkadasim, sirdasim, dostum..ve onunla yeniden seneler sonra, basbasa gecirilen mutlu 3 gün Bodrum’da. Ne keyif! Hazirladigimiz, raki balik sofralari, - her ne kadar ben yorgunluktan ikinci kadehde uyku durumuna gectiysemde - , yaptigimiz doga kesifleri, pazar keyifleri, gün batimlari ve her durumda bitmek bilmez sohbetlerimiz… ne harika bir duygu, bir süreligine tüm sorumluluklari isleri bir tarafa birakip özgürce tadini cikarmak anin...

keyifli bir gün batimi Turgutreis'de

Senem’in bana tanittigi, Ortakent pazari, Karakuyu meydaninda kurulu Garaguy’u ben de sizlere tanitmak isterim. Pazarin curcunasinin icinde bir vaha gibi, Garaguy. Sirf bu keyfi tatmak icin, Ortakent pazarina gidin, keyifli alisverisinizi yapin ve aciktiginzda veya soguk birseyler icmek icin sonunda mutlaka Garaguy’a ugrayin. Biz öyle yaptik. Asil amac Garaguy’du…

Garaguy'da nefis yaprak sarma ve cacik..


sonrasinda ikram edilen harika visne likörü

Garaguy kizlari (projede yer alanlar kendilerini böyle adlandiriyor), geleneklerin, geleneksel lezzetlerin, el işlerinin sürdürülmesi adına bir projeyi gerceklestiriyorlar ve geleneksel ev yemekleri yaninda ev yapimi limonata, ayran, cam sise suyunu (burda plastik sisede satilan, dogal olmayan birsey bulunmuyor ) Ortakent Çarşamba pazarının orta yerinde, geleneksel ve günceli zarifce biraraya getirdikleri keyifli mekanlari, yöresel adiyla Garaguy’da (Karakuyu) sunuyorlar.  Dükkan bölümünde el yapimi havlular, el isleri, canlar, ev yapimi eristeleri satin almaniz mümkün. Bu kadar zevkli ve gönülden bu ise el atmis Garaguy Kizlar’inin ellerine emeklerine saglik…

Garaguy resimleri icin tiklayin… (anlar sayfasinda)

Keyifliydi Bodrum ve arkasindan Cesme de… Dedigim gibi en keyifli zamanlari simdi, Cesmeden de anlatacaklarim var elbet… 
Ama mutlulugumu paylasacagim birkac resim, daha önce...

 Ciceklere doyamiyorum, her taraf ayri bir renk cümbüsü...


 Begonvillerin güzelligi, ama nar agaci hep favorim benim...

 Yemeye doyamadigimiz dutlar, ama ne yazik ki (!) yalniz degildik, bizim kadar onlara düskündü bu esek, hangimiz daha cok yedik bilemiyorum...dünya tatlisi bir seydi bu...




 ve huzur...Akyarlar, Karaincir kumsali


TopOfBlogs