26 Ağustos 2012 Pazar

Müşfik Kenter’i dinliyorum gözlerim kapali


Bazi insanlar vardir, hayatiniz onlarla kesistigi icin kendinizi baska türlü ayricalikli ve onurlandirilmis hissedersiniz, kayiplarinin acisi kelimelere dökülemez bazi insanlarin… Onlari kelimelere dökerek de anlatamazsiniz, bir baslarina cokturlar, o kadar cokturlar ki sizin kelimeleriniz yetmez ifade etmeye…Bazen hic bir sey diyememek de cok sey demektir…

Bugün sayfami cok sevgili dostum Rengin Uz’un yazisina ayirmak istiyorum, O cok özel insan, Müsfik bey ancak duygularla, O’nun karsisindakilere gecirdigi müthis duygulari anlatarak ifade edilebilirdi… Benim duygularim, hissettiklerim onun yazisinda,cümlelerinde...
Bundan sonrasi Rengin Uz’a ait…yeniden ellerine saglik Rengin’cigim…


19 Ağustos 2012 Pazar

Mutlu Bayramlar







Sevginin, dostlugun birlestirdigi, nese ve mutluluk kahkahalarinin yükseldigi, keyifli icten sohbetlerin sürdügü, anilarin biriktigi, bereketi bol, tadi damakta kalan bayram sofralari tadinda olsun bayraminiz.








17 Ağustos 2012 Cuma

„Zamansiz“lari tanirmisiniz?


Zamani, zamaninda kim kesitlere bölüp bölüp dagitmis bize, kim yazmis bu kurallari, hangi yasta nelerin yapilmasi gerektigi konularina kim yormus kafayi böyle detay detay…
Neden bu büyümüs olup olmama isine hep baskalari karar vermis bizim icin, „daha kücüksün, anlamazsin“ „bu yastan sonra mi?“  „koca kadin oldun, hic yakisiyor mu“ gibi gerekli yola sokma görevlerini kimler kime devretmis?

Mesela herkes sizden cocuk olmanizi bekledigi sirada büyümüssünüdür ama siz.. „Cocuktur anlamaz“in yaninda konusulanlari dinleyen kulaklar,büyüklerin birbirlerine söylediklerinin arkasina gizlenmis söylenmiyenleri de, söylenmemis sözlerin sesini de duyuverir…gözlerin sessiz gülüslerine ve aglayislarina tanik olur. Büyüklerin aralarinda koca koca cümlelerle konusup anlatamadiklarini, tek cümlede anlativerir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Mehmet....


Tatli bir heyecandir hele o son günlere dogru… Artik tamamen büyümüs, gerilmis o karnin üzerinden ayaklarini, basini görürsünüz, daha cikmadan oksamaya baslarsiniz onun güzel yüzünü..sarkilar mirildanirsiniz, onu ne kadar heyecanla beklediginizi anlatirsiniz miril miril, belki patiklerini mini mini hirkasini hazirlarsiniz elinizde… Ne tatli, ne mutlu ve de ne heyecanli bir bekleyistir o…

Ah, o ilk an yokmudur o ilk an, hani verirler de elinize, en derininize kadar cekersiniz kokusunu icinize, artik burnunuzdan asla silinmeyecek bir kokudur o, simsiki basarsiniz gögsünüze o dünyaya yeni gelmisi, artik gözleriniz, akliniz, kalbiniz iste bu yeni gelene aittir, o aylardir yolu gözlenene…

Uykuya yatiripta, defalarca kontrol edersiniz.. „acaba nefes aliyor mu“ diye..o misil misil uyuyordur halbuki.. hastalanir da dünya kararir sanki gözünüzde, önemli degil der doktor, „bebeklerin yüksek olur atesi“ ama isik gder gözünüzden o tekrar iyilesene dek…
Yavas yavas ayaklanmaya baslar, ödünüz kopar, aman düsüp de bir yerini acitmasin diye, bir saniye rahat oturamazsiniz gözünüz hep üzerindedir, oysa o tüm tehlikelerden habersiz, kesfetmektedir dünyayi, dünyasini.. Düse kalka büyüyecektir o da her cocuk gibi…

12 Ağustos 2012 Pazar

Hani biz cocukken...

Hani cocuktuk ya bir zamanda, iste o zamanda, o cok geride kalmis zamanda daha mi güclüydük biz, daha mi güclüydü hem kücücük yüregimiz hem kücücük aklimiz… bir bilgeyi mi biraktik biz o zamanda..

O agactan her seferinde düsüp gene de bikmadan denerdik ertesi günde bir üst dalina cikmayi, kabuk baglayan dizlerin dirseklerin kabuklarini biraz kuruyunca yolmak, üstelik kanayacagini bile bile yolmak da acitmazdi canimizi, tam tersine bundan zevk bile alirdik, simdilerde ise üzerini kalin kabuklar bagladigini sandigimiz yaralari degil soymak, biri kazara carpsa yüregimizin en derininde duyuyoruz acisini. Aciya daha mi dayanikliydik biz, daha mi cesurduk kücükken acaba, her yerimiz yara bere icindeyken, hic aldirmadan devam ediyorduk kaldigimiz yerden…