31 Mayıs 2013 Cuma

Dağ başını duman almış...


Herşeyimizi alıyorlar elimizden.

Yavaş yavaş değil, ivedilikle… herşey birbirinin ardına sıralanıyor. Neyi kaybettiğimizi düşünürken, başka bir şey daha yitirilmiş oluyor.

Nasıl bu hale gelindi diye soruyor herkes… Ama bugünlere gelişimizi kendimiz hazırladık. Kendi aymazlığımızla, tarih bilgisi yoksunluğumuzla ve dolayısıyla ders alamayışımızla, rahat düşkünlüğümüzle ve dolayısıyla akıl ve beden tembelliğimizle  geldik.

26 Mayıs 2013 Pazar

Mutlu bir pazar dilegi








 Bugünün cafe misafiri Shirley MacLaine ...

Yapılmaya değer tek yolculuk olan, kişinin kendi iç dünyasında gerçekleştireceği yolculuğu ben yaptım ve bunun karşılığını aldım. Bu yolculuk aracılığıyla herkesin kendi HAYAT'ı ve GERÇEK'i olduğunu öğrendim. Hayat, tek başına bir anlam taşımaz. Ona gerçekten anlam kazandıran bizleriz. Gerçeği kendi öz benliğimizden ayrı düşünemeyiz. Her an kendi gerçeğimizi yaratmaktayız. Benim için bu gerçek de, tam bir özgürlük ve sorumlulukla sağlanabilir.







(Shirley MacLaine kizi Sachi Parker ile evinde, fotograf Allan Grant, 1959.)





 

24 Mayıs 2013 Cuma

Viyana’nın muslukları


Evet, komik bir başlık oldu biliyorum..ama açıklıyacağım..

Viyana’nın musluklarından –öncelikle- su akar.. „başka ne akıcaktı ki“ cümlenizi duyuyorum, saklamayın..:)
Ama bu su, doyasıya içilesi bir sudur..susadığınızda ağzınızı musluğa dayayıp kana kana, doya doya içeceğiniz, lezzetli, buz gibi bir su…
Taa Romalılar zamanında kaynak sularını kanallarla içme suyu olarak taşımaya başlamışlar burada..Her ne kadar bir ara kesintiye uğramışsa da 1800 lerde artık Viyana’nın su kanalları Alp’lerin tepelerindeki su kaynaklarından evlere doğru bağlanmaya başlamış yavaştan..Ve şimdi, dünyanın en iyi içme sularından birine sahip ender şehirlerden ve aynı zamanda içme suyu güvenliği ve kalitesi anayasal koruma altındaki tek şehir.

19 Mayıs 2013 Pazar

Ruhun kelimeleri, gözler…


İlk fark ettiğimde şaşırmıştım.. Ne tuhaftı, insan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın, o bebeklik fotoğrafındaki bakışı asla değişmiyordu. Derinlerde bir yerde, o kocaman kişinin gözlerinde, küçücük halinin gözlerini görüyordum. Oysa, her yeri değişime uğruyordu insanın; boyu posu, kilosu, cildi, saçları,teni ve hatta bazen sesi bile…
Kimi zaman ilk gençlik yıllarında tanıdığınız kişiler senelerin geçidinden sonra bambaşka bir görüntüye bürünür, çıkaramazsınız birden seneler sonra karşılaştığınızda, ama tanıdık gelen bir yer vardır gene de size…Gözler..onlar hemen açık ediverir işte, yılların örttüğünü…

Sanırım gözler bizim en yalansız yanımız, en apaçık ortada olduğumuz halimiz ve saklıyamadığımız hayat bakışımız… Ruhumuzun kendini dışavurum hali, kelimeleri…