7 Mayıs 2011 Cumartesi

Anneler günü dolayisiyla


Anne olanlar bilir, o kücücük ellerden alinan, sevgiyle kendilerine özgü özenle hazirlanmis seni seviyorum anne yazili kagitlar, resimler bir annenin hayatinda aldigi en güzel hediyelerdendir, zamanla harcliklarla biriktirilerek alinan hediyeler de hep cok degerli  olsa da, o kücük kagit hediyeler bir ömür saklanir hem dolabin hem kalbin en degerli kösesinde.


Biri Cem'den digeri Alara'dan iki kücük kart


Alara'nin bana hazirladigi bir "ebru"


Cem'den annesine

Bir de kocaman da olsaniz, artik boyunuzu asmis cocuklariniz da olsa, annenizin sizin icin özenle sectigi veya hazirladigi bir hediyeye ilistirilmis, kücük bir kart arkasina sizin icin en güzel dileklerini dilerken ekledigi hayatla ilgili ufacik cümleler vardir, onlar da iste biz „cocuklari“ icin okurken  koklamak, icimize sokmak istedigimiz „annemm“ dedirten cümlelerdir..


Annecigimin kendisi gibi duygulari gibi zarif kartlarindan


Evlerimi ordan oraya tasirken, cok seyimi kaybettim, biraktim, birakmak durumunda kaldim…Ama o cekmecelerim hep benimle geldi, benim en güzel hazinelerim onlar.
Bugün actim cekmecemi, seyrettim hepsini tek tek, sevgiyle, ne cabuk büyüdüler, ne cabuk büyüdüm dedim…



Profilonun hazirladigi bir reklam klibi var;
Ben cok begendim, bu klipde gecenleri duymayaniniz, söylemeyeniniz yoktur sanirim 



6 Mayıs 2011 Cuma

Hizir'la Randevu

Her sene oldugu gibi kacirmadim randevumu, senede birgün, 5 Mayis aksami diger onu bekliyenler gibi bende oturdum gülümün yanina, bekledim Hizir’i. Dua ettim, dilek tuttum, hayat yolculugumda hic eksik olma yollarimdan dedim.

Hidirellez, Hızır ve İlyas peygamberin yeryüzünde buluşup darda kalanlara, isteği olanlara, zorluk çekenlere yardım ettiği rivayet edilen gün. Hızır’ın karadan, Ilyas ’ın denizden hiç umulmayan bir zamanda çıkıp geldiği söylenir. 6 mayıs aynı zamanda baharın başlangıcı, bereket ve bolluğa adım atış günüdür, her yıl yeniden doğuş, tazelenme, ölümsüzlük, bereket anlamlarıyla kutlanir bugün. Halkımız arasında bilinen onlarca ritiüel vardır. 5 mayisi 6 mayısa baglayan gece gül fidanının altına istekler konup dua edilir... Hızır’ın gülü çok sevdiği ve gül fidanlarını dolaştığı söylenir. Gül saf sevgiyi simgeler burada.

Biliyormusunuz, hayat yolculugumuzda, belirli dönüm noktalarinda, asilmasi gereken güc durumlarda, ciddi karar asamalarinda karsimiza cikan hizirlar vardir hep, biz onlari o anda farketmiyoruz belki, bazende „söyle bir tesadüf birden yolumu degistirdi“ diyoruz. Ama geriye dönüp bakin bir, hayatinizda karsiniza cikan hizirlari tek tek göreceksiniz. Hayatin engelleri karsisinda, aldiginiz karsilastiginiz yardimlari düsünün, cok arzu ettiginiz, ugruna caba sarfettiginiz olaylarin gerceklenis bicimini hatirlayin, almakta zorlandiginiz kararlarda yardimci olanlari düsünün, tesadüf veya „sansima islerim iyi gitti“lerin icindedir  hizirlarimiz.. Hizir O’na ihtiyac duyuldugunda degisik bicimlerde cikiyor hep karsimiza, bunu unutmayin. Bugün, iste o dönüm noktalarinda size „hizir gibi yetisenleri“ hatirlayin, ben tüm sevgili hizirlarima sevgilerimi yolluyorum bu hidrellezde…

1 Mayıs 2011 Pazar

Kuzey rüzgarina karsi

Kötü gidiyor gibi gelir bazen hersey, aslinda kötü gitmeye basladimi birseyler, yakin bir zamandaki degisimin de habercisi olur bu. Aslinda, kötü gitmesi birseylerin, o eskiye ait olan, aliskanlik kazanmis oldugundan kendini vazgecilmez hissettiren durumlarin, degisim rüzgari karsisinda kaliciligini devam ettirmek istemesi, kendini savunmaya calismasidir, Ama rüzgar da en az onun kadar güclüdür ve bu ikisi arasindaki amansiz savastir bize kötüye gidiyor hissi veren. O rüzgar esmeye basladi mi bir kere, siz iste orda, ikisinin arasinda kaliverirsiniz, kimi tutacaginizi bilemeden, hangisi  daha güclü bilemessiniz. Kim güclüyse o kazanir zaten, sizin fikrinizi de soran olmaz cok fazla… Ama onlar kendi savaslarini sürdürüp, kendi güclerini ispat etmeye calisirken, sizin eliniz ayaginiz kesilir, dünyadan cekilirsiniz sanki, sadece oturup bu kavganin bitisini, sonucunu görmek istersiniz, kimse size ilismesin, kimse hatirinizi bile sormasin istersiniz. Hatta bütün bunlar olup biterken, siz kacip baska yerlere gitmeyi dilersiniz, onlar meselelerini halletsin, siz de döndügünüzde gene hersey yoluna girsin, yeter ki sizi karistirmasinlar su kendi savaslarina…

Ama bunu bir kere yasadiysaniz, biliyorsunuz ki, bu savasin ardindan günes dogacak o savas alanina. Hangi tarafin kazanacaginin da önemi yok aslinda, sonuclanmis olmasidir önemli olan, sizin icin savastilar ve kazanan sizinle olacak cünkü, bir sonraki rüzgarda kendi varligini korumaya girisene kadar…

Tarot’daki „ölüm“ kartidir bu, adi kulaga cok kötü gelse de bu kart, kötülüklerin habercisi degildir hic bir zaman, tam tersine özgürlügün ilanidir, bitmesi gerekeni  bitirendir,  yeniye yönelmenin kartidir, ama korkutur daha adini duyurur duyurmaz…

Böyle zamanlarda, iki taraf arasinda gidip gelen ruha yardimci olmali, o ne istiyorsa onu yapmali, ona iyi gelecek, kendini mutlu hissettirecek seyleri ki, bu yanibasindaki savas onu yaralamasin, yormasin, savas bittiginde kazanani kutlayacak gücü olsun… Elbette kolay degil, ama bu karmasada biz ruhun tarafinda olalim, tarafimizi ondan yana belirleyelim. Ve ruhunuzun „ruhunu“ oksayacak seyleri de yalnizca siz bilirsiniz.

Böyle zamanlarda benimkine, mutfak iyi gelir mesela, bi de eskicileri dolasmak, ikisinin ortak yani ne derseniz ben de düsündüm, kesif var ikisinde de, birinde sevgiyle yaratmak var, digerinde yillar önce sevgiyle yaratilmisi, üretilmisi yeniden bulup cikarmak var.
Nisan geldi ama, nerden ciktigini bilemedigim bir kuzey rüzgari esiyor… mutfaga girdim , sonra da bugün bizim sokagin kösesinde Viyana’nin en güzel ve en büyük bitpazarlarindan sayilan ve senede iki kere (bahar-sonbahar) kurulan, bitpazarina yöneldim, unuttum rüzgari, tatli tatli isitan nisan günesinin tadini cikardim. Hülyam da yanimdaydi, ah tabii bir de, böyle zamanlarda ruhun en büyük ihtiyaci diger sicacik ruhlar…

Bu arada kuzey rüzgarindan söz acilmis, yeri gelmisken Gut gegen Nordwind (Kuzey rüzgarina iyi gelen) Daniel Glattauer’in 2006 de yayinlanan romani, türkceye cevrilmis oldugunu umut ediyorum. Daniel Glattauer Avusturya’da Standard gazetesinin yazarlarindan, konulari genelde günlük hayati, avusturyalilari hicveden türden. Kitabi yayinladigindan beri best seller raflarindan inmedi, Viyana ve Berlin basta olmak üzere 40 dan fazla tiyatroda oynandi. Internet ortaminda tamamen yanlislik üzeri gelisen tanismayi ve bu tanisikligin aska dönüsünü cok keyifli bir dille anlatan bir roman, tavsiye ederim.

Bitpazarindan elim bos da dönmedim, iste ganimetlerim, simdi derhal onlari kullanacagim mutlu bir tarif bulmaliyim.Suan rüzgari hissetmiyorum o kadar, icimi isitti aldigim keyif.


27 Nisan 2011 Çarşamba

Athena'nin gücü adina

Havanin güzelliginden ve bir kac günlük tatilden istifade sehirde yürüyüse ciktim gecenlerde, Viyana Parlamento binasinin önünden gecerken, durup  alici gözüyle baktim, önündeki bilgelik tanricasi Athena heykeline. 
19. yy dan beri tüm ihtisamiyla orada, mitolojideki inanca göre, disariya karsi güclü bir koruma ve ayni zamanda bilge tavriyla icerde barisin devam etmesini simgeliyor. O’nun savunmadaki gücü, savascil bir yaratilista olmasinda yatmiyor, tam tersine aydinlik ve mantikli düsünce tarzinda yatiyor. Baris ve refahi, ayni zamanda sairlere, filozoflara, bilimadamlarina ve sanatcilara sundugu korumayla sagliyor.
Athena’yi ve simgelediklerini düsünürken, bugün bizde „Insanlik“ heykeli idam ediliyor. Ve Athena o kadar dogru bir yerde, tam da parlamentonun önünde durarak söylüyorki gercegi, bir ülkenin baris ve refahi o ülkenin düsünürleri, bilimadamlari, sanatcilari korunarak saglanir.
Athena’yi gecip kapiya dogru yöneldigniz rampali yolda sizi, antik yunan ve romadan 8 tane tarihci heykeli karsiliyor. Antik yunandan; Thukydides, Polybios, Xenophon, Herodot ve Roma’dan Julius Sezar, Tacitus, Livius und Sallust.
Amaclari, politikacilari bu yoldan gecip giderken tarihe ve gelecek kusaklara sorumlu olduklarini hatirlatmak…

Herodot

Livius


Tacitus

Athena'nin hemen ayaginin dibindeki bu heykelde, Avusturyanin en önemli nehirleri olan Tuna (kadin) ve Inn (erkek) temsil ediliyor.

Arka tarafta ise, o zamanlar monarsi sinirlari icinde kalan Elbe ve Moldau nehirlerinin temsili iki kadin






TopOfBlogs

23 Nisan 2011 Cumartesi

Sevgili Nisan


Bu yazıyı 3 sene önce yazmışım, ama güzel şeylere ihtiyacımız olduğunu düşündüğüm şu günlerde, paylaşmak istedim. Diliyorum ki, mutlu umutlu yarınlara açılsın kapısı bu Nisan'ın..


                                            ------    ------   ------


Nisan, ask bereket mutluluk ve yeniden dogusun ayi ve bu nedenle de kutlamalarin ayi.. Biliyormuydunuz,  „Nisan“,  Mezopotamyada yasayan Akkadlardan, baharlarin acmasi anlamina gelen „nisannu“ kelimesinden bize, günümüze kadar gelmis

Bayramlarin, kutlamalarin her türlüsünü seviyorum ben, yasadigim ortamda keyif alinan, insanlari birbirine yaklastiran, mutlu eden bayramlari bizim veya onlarin diye ayirmak niye ki? Üstelik arastirdiginiz vakit, farkli kültürlerin dinlerin kutsal, önemli günleri olarak adlandirilan kutlamalar aslinda cok daha önce yasanmis kültürlerin bir uzantisi olarak cikiyor karsimiza.

Paskalya tüm hristiyan aleminde Isa'nin göge yükselisi olarak kutlanirken, tüm kutlama gelenekleri eski pagan adetlerine uzaniyor.

Ostara, mitolojide baharin tanricasi, (ayni zamanda Eostre veya Astarte de denilen) uzun kistan sonra doganin dogusunu simgeleyen bereket tanricasi…
Onun kutsal ayi da Eastre ayi. (paskalya almancada „ostern“, ingilizcede „easter“ olarak geciyor)
Ostara’nin kisin karanlik günlerinde dogan, isik getirici, günes tanrisiyla bulusmasinin bayramidir bu. Bu bulusmadan itibaren karanlik ve aydinlik esitlenir, Günes tanrisinin Ostarayla yeni bir yasam kurmasi icin, aydinligin gücü artmaya baslar her gecen gün.
Bu ask dönemidir, yeniliklerin dönemidir. Eskiden kopup, yepyeni bir yasama baslamak icin iyi bir zamandir, düsüncelerin, hayallerin, arzularin bu güzel coskuyla gercege dönme zamanidir.
Ostaranin yanindaki hayvan sevgili tavsanidir, baharla birlikte üremeyi ve hayat sevincini simgeleyen. Bu gelenek bugüne kadar da devam etmistir, hala paskalya döneminde tavsan formunda kekler yapilir, tavsan cukulatalar hediye edilir cocuklara. Tavsanin yaninda, yumurta ise yasamin, dünyaya gelisin, baslangiclarin sembolüdür.

Pazar günü cocuklar tavsanin sakladigi rengarenk paskalya yumurtalarini ve cukulatalari ariyacaklar, Nisan dallari renk renk boyanmis, islenmis yumurtalarla süslenecek. Tavsan veya kuzu formunda paskalya cörekleri pisecek.
Benim cocuklarim büyüdü, benim icimdeki cocuk hic büyümedi, kendime arkadas buldum bile, kizkardesim bayram tatilinden istifade Istanbul’a kacinca, 3 yasindaki yegenim Zeynep benimle birlikte, bizde yumurta boyamak icin sivadik kollari, yarin sabah da Zeynep’le yumurta ariyacagiz bahcede, sonra da eve girip güzel bir Pazar kahvaltisi yapacagiz, ee tabii ki ben de bu kahvalti icin bir paskalya cöregi hazirliyorum.

Zeyno pür dikkat..

Muskat tabii ki olayin icinde...

eserlerimiz :)

Tarihi Viyana Yumurtapazari

Viyana, Freyung’da 22.si düzenlenen bu yumurta pazari avrupanin en büyük yumurtadagi olarak adlandiriliyor, bu sene 44 katilimci var, o kadar cok cesit var ki, hangisine bakacaginizi sasisiryorsunuz, insan almaya kalksa karar vermesi ayri bir konu, bu arada fiyatlar da hic ucuz degil, hepsi el yapimi olduklarindan, bir yumurta icin fiyatlar 5 ile 15 € arasinda degisiyor. Yumurtalara karar verip sepetinizi doldurduktan sonra da karsi cadde, sarap ve atistirma standlariyla sizi bekliyor. Zaten Viyanalilar her olayi saraba baglama konusunda cok ustalar, benim de bir sikayetim yok bundan..:)




Buyrun size, sepet sepet yumurta….., her biri tablo gibi..







TopOfBlogs

17 Nisan 2011 Pazar

Piknik sepeti

7 yasinda da seviyordum 70 de de sevecegim. Ben tipik bir basak burcuyum, yani toprak burcu, sanirim en cok da bu yüzden bahar da en sevdiklerimden piknik yapmak…
gecen hafta sonu sevgili Zeyno'mu alip piknige gittik
Doga yeniden uyanirken, renkler, kokular o denli huzur verici ve bir o kadar da sizi yeniden canlanmaya tesvik edici ki, iste tam bu dönemde o yemyesil cimenlerin üzerinde, doganin icinde gecirdigim saatler bana tatile cikmisim hissi veriyor, günlük kosusturmalardan uzak, huzur keyif ve nese olan saatler piknikte gecirilenler.

Tarife gerek var mi bu keyfi?

Gerekli seyler; piknik sepeti, keyifle hazirlanmis sandvicler, meyva sulari (zaman uzun tutulacaksa bir sise sarap ta eklenebilir tabii sepete ) ve daha ne yemek istiyorsaniz  cimenlere serilip, piknik örtümüz ve de nese..
diger hersey arzuya göre daha eklenebilir.

Bu hafta paskalya tatiline girildi, ben de hafta sonuna ek iki gün daha izin aldim kendime, hava da limonata gibi, bu hafta sonu, evdekiler dolabi actiklarinda  ferahlatici icecekler bulsunlar ve pazartesi günü planladigimiz piknik icin de faydali olur düsüncesiyle, limon ve portakal surubu hazirladim.


Piknik düsünüldügünde, pikniklerin vazgecilmezleri, neseli sandvicler, kekler..

Sandvic yaparken insan tüm yaraticiligini kullanabiliyor, ekmek tabii cok önemli, ben ekmek delisiyim, Pazar kahvaltilarinda da degisik cesit cesit ekmek bulundurmayi cok seviyorum sofrada. Suan mutfak icin yapmak istedigim ilk yatirim ekmek makinasi, ne zamandir artik ekmeklerimi kendim yapmak istiyorum. Hatirliyorum biz kücükken, her pazar gecen bir ekmekcimiz vardi. Yogurtcularin tasidigi tarzda ekmek sepetini omuzunda tasir ve bütün Cihangir’e nefis sandvic ekmekleri satardi, Pazar sabahlari dört gözle onun yolunu beklerdik, o ekmeklerin tadi, kokusu bugün gibi aklimda.


Dedigim gibi sandvic hazirlamak tamamen o anki yaraticiliginiza kalmis birsey, cok fazla tarifi yok ama denemek isterseniz, benim mutfaktan bazi sandvic tarifleri;

Ekmeklerimi yapmaya baslar baslamaz da ekmek tariflerine gececegim, yakinda..




bahara bizim gibi sevinenler





TopOfBlogs

10 Nisan 2011 Pazar

Ask Mutfagi

Annemin mutfak kütüphanesinden, ve bugün gibi hatirliyorum annemin bu kitabi ne kadar keyifle almis olup da eve geldigini ve o tarifleri tatmaya basladigimizi. Türkceye „Ask Mutfagi“ diye cevrilen ama orjinalinde „Hatiralarim ve Tariflerim“ (Sophia Loren's Recipes & Memories) olarak gecen Sofia Loren’in yemek kitabi…Ama bence bu kitaba cok uygun bir baslik olmus. Kitap, 1972 baskisi, artik her sayfa ayriliyor birbirinden. Yenisini aliyim dedim, kitapcilarda bulunmuyor ancak Amazon’dan ismarlamak gerekiyor, Amazon’da da, 70 € gibi bir rakamla satiliyor…bu durumda ben eski baskiyla da mutlu olacagima karar verdim J
kitabi korumak icin, bitpazarindan alinmis eski bir kitap cildine koydum














4 Nisan 2011 Pazartesi

Baharin sesi de var

Baharin gelisine sevinenler sadece bizler degiliz, tüm doga bahari kutluyor aslinda farkindamisiniz.. Bütün bir kis nereye kaybolduklarini bilemedigim kuslar, havalarin güzelleseceginin ilk habercisi oluyorlar. Sabah 5 ten itibaren baslayan civiltilari beni güne en güzel hazirlayan seylerin basinda geliyor, düsünsenize bir kus korosuyla uyandiriliyorsunuz.. Özellikle bir tanesi var, tam bir calar saat, 6 dedin mi basliyor nerdeyse 1,5 saat  kadar koronun bas solisti, üstelik onunki civilti gibi de degil, alarm gibi.. hep aklimda, bir sabah kalkip su kusun neye benzedigini bir görücegim diyordum, ama nereye nasil saklaniyorlarsa, sesleri etrafi cinlatirken, kendilerini görmek cok zor.. Gecen gün epey erken uyandim, bu sefer daha bir dikkatli dinledim onlari, hepsinin ayri uyanis saatleri var, belli araliklarla yeni biri ekleniyor koroya, bazen birinin vokali daha öne cikiyor, sonra sirasini digerine birakiyor ve korodaki sesler giderek cesitlilik kazaniyor. Hic bu kadar dikkatli dinlememisim megerse, keyifli bir sabahti
Sabahimi sizle paylasiyorum, buyrun, orkestra ve vokalde bizim sokagin kuslari..

26 Mart 2011 Cumartesi

Girlfriends forever...

Yasadiginiz yerleri güzel ve unutulmaz kilan en önemli faktör ne biliyormusunuz? Dostlar…
Eger paylasabildiginiz dostlariniz varsa mutlusunuzdur oldugunuz yerde. Bir ses, bir koku bir müzikle burnunuzun ucu sizlayarak özlem duyuyorsaniz uzakta kalmis diyarlara, özlem aslinda orda birakilmis dostluklara, o uzaklarda kalmis paylasimlaradir. Onlari ararsiniz aslinda özlemle oldugunuz yerde,
Paylasmak her seydedir, sadece dertleri, kederleri degil, üstelik daha da önemlisi mutlulugunuzu paylasabilmektir, bazen susmayi, konusmamayi, kelimelerin eksik kaldigi veya bazen fazla geldigi anlari paylasabilmektir. Tuhaftir matematigi dost paylasimlarinin, kederleri ikiye bölerken, carpar mutluluklari ikiyle..


15 Mart 2011 Salı

Ben her bahar asik olurum

Viyana, Opera Balosu
Ben her bahar asik olurum. Her bahar ayni sevgiliye yeni yeniden..uzatmali bir asktir bu, kacsam kurtulamadigim, terketsem pesimden gelen ve beni nasil yakalayacagini, hassas noktami bilen. Olmuyor, bu sevgili pesimi birakmiyor, hani meshur türk filmleri replikleriyle „biz ayri dünyalarin insanlariyiz“ derim, anlamaz, „benim gönlümde baskasi var ve hepte o olacak“, „bedenime sahip olabilirsin ruhuma asla derim“ hic umursamaz.. „Hadi inat etme sende seviyorsun“ der bana pis pis siritarak… haklidir da, kalbim baskasinda olsa da bir kösesi aittir O’na da, her kis terk eder her bahar tekrar tüm yasananlari unutur kaptiririm kendimi kollarina…

13 Mart 2011 Pazar

Renklerin Efendisi

Künstlerhaus

WIKAM (Wiener Internationale Kunst und Antiquitäten Messe) Uluslararasi Viyana  Sanat ve Antika Fuari, bu sene 15.yildönümü sergisini gerceklestiriyor Künstlerhaus’da. (12.03 – 20.03.2011) 40 ünlü sanat taciri / uzmaninin 25 kisilik jüriye sundugu tavsiyeler arasindan secilen eserler; Klimt, Schiele, Nitsch ve Muehl’den cagdas ressamlara, Jugendstil mücevherlerden, antik halilara porselenlere kadar genis bir yelpazede bulusturuyor sanat ve antika düskünlerini.

9 Mart 2011 Çarşamba

Yasasin basardim...

Julia Child

Julie & Julia’yi cogunuz seyretmisdir sanirim. Julie Powell’i canlandiran Amy Adams’a haksizlik etmek istemem ama, Julia Child rolünde Meryl Streep muhtesemdi. Insanin aklinda, damaginda böyle, güzel kurabiye tadi birakan filmlere bayiliyorum. Hani dönüp dolasip gene yemek istersiniz ya, bunlari da arada bir gene seyretmek istiyorsunuz.Pek seyretmeyen kaldigini sanmiyorum ama, olura seyretmemis olanlar icin minik bir aciklama; Diplomat esinin görevi dolayisiyla 1948’lerin basinda Amerika’dan Paris’e gelen Julia yemek yeme askini, yemek yapma sanatina cevirir. O zamana kadar, evinde ascilarin yemek pisirdigi, mutfaga ugramamis bu dev kadin (1.88m) aslinda mutfakta da bir dev oldugunu, kendini dünyaca ünlü yemek/gastronomi okulu, Le Cordon Bleu’ye  kabul ettirerek kanitlar. Ögrendiklerini hergün evde kocasina uygularken, Amerikali kadinlara, fransiz mutfagini tanitmaya karar verir ve 2 ciltlik Mastering the Art of French Cooking’ i kaleme almaya baslar, 10 sene sürer kitabi tamamlamak. Bu müthis kadindan etkilenen Julie Powell’da,(hayatlari benzer paralellikler gösterir) onun kitabindan 500 tarifi bir sene icinde deneyip, bunu da blogunda paylasmaya karar verir, gerisini seyredin.


6 Mart 2011 Pazar

Yasaklar yasaklansin

Bizim güzel memleketimizde, basa cikilamayan, cözüm üretilemiyen sorunlar yasak bicagiyla kesilir ve mesele kökten hallolur. Artik o konu „YASAK“tir, Seneler öncesinde her zamanki gibi Besiktas’tan evime, Cihangir’e dogru giderken, tam Akaretler sapaginda trafik polisi yolu kapamis, Akaretler’e veriyor yolu, yani düz devam edemiyoruz arabayla, hergün gectigimiz yol, „hayrola sebeb nedir“ diye sordum trafik polisine „E cok tikaniyodu bu cadde, kapattik bizde“. Iste budur! demokrasilerde care tükenmez! Kapatirsin, yasaklarsin böylece ortada sorun morun kalmaz. Bu anlattigim, bizdeki sorun cözümünün en basite indirgenmis bir örnegidir sadece. Zeki Alasya-Metin Akpinar, Devekusu Kabare’de senelerce hicvettiler memleketin halini, güldürürken düsündürmeye calistilar aslinda aglanacak halimize güldügümüzü..Ama o döneme yetisemiyenler bile, seneler sonra DVD den olsun, internet üzerinden olsun, defalarca kere seyretti meshur „Yasaklar“ oyununu ikilinin. Isin aci tarafi, seyrettiklerinin, kendi hayatinin ta kendisi oldugunu, onlarin kendi yasaklari oldugunu, kendi hayatinin engelleri oldugunu cok az kisi görebildi… Artik Tv dizileriyle yatip kalktigimiz, su dönemde, Fatmagül’ün cilesini, yengesinin zulmünü, Ali kaptan’in duyarsizligini, Cemile’nin fedakarligini, Hürrem’in hirsini, Sülüman’in haremini kendi hayatimizin parcasi olarak yasiyoruz, onlar icin üzülüp dertleniyoruz da, kendi hayatimiz gözümüzün icine sokulunca nedense bunun sadece bir espriden ibaret oldugunu saniyoruz… Ve herkes, sadece kendi parmagina basilinca, „“aaa bu kadari da olmaz artik“ diyor, Halbuki, özgürlük, özgür düsünebilme, fikrini ifade edebilme, elestirme, özgürce okuma, bilgiye ulasma hakki her an hepimiz icin en vazgecilmez kavramlardan biri olmali, bakin etrafiniza bir, sadece bloglar mi engelli, yasak sadece burada mi?

3 Mart 2011 Perşembe

Pus'lanmayan kitaplar vardir...

Kitaplarimi severim, belki garip gelecek ama onlarla hep dogru zamanda bulustuguma, okuduguma inanirim, cünkü o anki ruh haliniz ve kitabin icerigi birbirini tutmassa birbirinizi kacirirsiniz. En güzel romanin bile dogru zamanda elinize gelmesi gerekir. Iste bunlarin arasinda  bazi kitaplar vardir hayatimda, aradan yillar da gecse bende biraktiklari tad hic eskimeyen, silinmeyen ve arada kütüphaneden cikarip aklimda kalan bir cümleyi, bir paragrafi yeniden okumak istedigim ve her okuyusta da aklimdaki tada yeni farkli tadlar ekledigim.
Ihsan Oktay Anar’in "Puslu Kitalar Atlasi„ bunlardan biri. Kitabi okumus olanlar beni anliyacaktir. Okumamis olanlara ise bir parca tanitabilirsem, icinizin dogru zaman dedigi bir zamanda alin derim, hic birakamadan bitireceksiniz bu fantastik tarihi romani.

Kitap, Uzun Ihsan Efendi’nin, dayisi Arap Ihsan’nin cenk dönüsü Kostantiniye’de Kubelik’e tercüme ettirdigi, Rendekàr isimli „feylesof“un „Zagon Üzerine Öttürmeler“ kitabiyla baslar.

2 Mart 2011 Çarşamba

Armutun iyisini biz yiyelim


Cok lezzetli oluyor, cok da kolay ve de cok hafif, ister aksam evdekilere sürpriz yapin, ister misafirlerinize hazirlayin,her sartta „mmm…cok güzel“i duyacaksiniz..