16 Aralık 2011 Cuma

Aralik'tan sizan isik...


Gecen sene bu günlerde,  her ne kadar aralik ayinin siz istemeseniz de sizi icine aldigi o keyifli telasini, isiklarin piriltilarin gözleri kamastirdigi anlari es gecemediysem de, aslinda kendi icimde huzursuz, bir seylerin degismesi gerekir dedigim bir dönemden geciyordum. Icinden cikmaya calisiyordum, ama nasil? Calistigim is yerinde, önemli ve agir bir sorumlulukla calisirken ayni zamanda bunun ruhuma, kendi benligime ters gelmesiyle basa cikmaya calisiyordum. Bunalmistim ama cikisi bulamiyordum. Ah, bir ufacik cafem olsa, orda sevdiklerimi, dostlarimi, benim gibi olanlari agirlasam diyordum. Kafamin icinde dösemistim bile, ama isi de öyle „hadi ben gidiyorum“ diye de birakamiyordum iste… bu sefer sorumluluk agir basiyordu..velhasil, kafamin icinde git-gellerle dönenip duruyordum.


Sonra, cocuklugumdan beri olan bir aliskanligim yetisti yardimima…kendimi ne zaman bunalmis hissetsem, veya ne zaman duygularimi bir sekilde acma ihtiyaci duysam yazardim ben. Öyle hatira defterlerim olmadi hic, o anda, yazmak istedigimde elimin altinda ne varsa ona yazardim, eski kullanilmis defterler, dosya kagitlari, telefon defteri ve hatta bazen peceteler..önemli olan, o an duygularimi, icimden gecenleri aktarabilmemdi, yazdikca yazardim ve bu bana cok iyi gelirdi. Yazmak benim icin en iyi „terapi“ydi, bu konuda beni en cok destekleyen de, üzüntülü bir dönemden gecerken simsiki yanimda olan Yesim’cigimdi, beni yazma konusunda devamli destekleyerek. Beni yazar yapamadi ama, simdi, kendisi gibi baska yazarlar yetistiriyor.

Evet dedim..neden olmasin? Madem suan birsey degistiremiyorum, o zaman yaziyim..Blog dünyasi benim icin bir isik yili uzaktaydi, öyle blog da takip etmezdim, aslinda bir blog nedir, nasil acilir onu bile bilmiyordum. Ben kendime bir sayfa hazirliyim, cafe gibi olsun, bir kahve iciminde konusulan sohbet kivaminda olsun dedim. Ufak ufak bir iki biseyler yazmaya basladim kendi kendime önce. Hala cesaretim yoktu acilmaya, birgün sevgili Cananim, bir blog sayfasi paylasti..Dolmadakia..(o zaman ki adiyla, „limon agaci, kedim ve yemek üzerine“ adi bile cezbetmisti beni..) bu cümleleri yazan kizi aninda cok sevdim, ne kadar icten ve dogaldi ve ne kadar ayni seylerden bahsediyorduk. O’nun sayfasi bana ilk ivmeyi verdi, ve böylece blog dünyasini kesfetmemi sagladi. Ocak ayinda (ilk yazim 23 Ocak) blogumu actim ve  ürkek bir sekilde ilk yazimi yayinladim. Ürkek, cünkü bilemiyordum nereye adimimi attigimi, girdigim dünyada hic birseyi tanimiyordum. Baskasi beni nasil bulacak diye düsünürken… ilk izleyicim oldu Dolmadakia, sevgili Leylim (ve kendisini tanidikca da cok sevdim), sonra 3, 5, 7, 10 diye artarken yandaki sayi, inanilmaz bir mutluluk duyuyordum. Ve ben de „digerlerini“ kesfetmeye baslamistim. Alice’in düstügü delik gibiydi geldigim yer…karsima heran sürprizler, yeni dostlar, sicacik karsilasmalar cikmaya basladi, her karsilasma, her ortak duygu ve düsüncelerde bulusma bütün günümü aydinlatiyordu. Baska bir dünyam daha vardi artik, blog dünyasi.. yazmak her zamankinden daha fazla mutlu etmeye basladi beni.

Cünkü birer ikiser artmaya basladi dostluklar, paylasimlar, ayni duygularda bulusmalar, hatta bazi hic yüzünü dahi görmedigimiz ama icini cok iyi tanidigimizi hissettigimiz, davetsizce sayfasina gelip, sunduklariyla mutlu ayrildigimiz, birlikte, farkinda olmadan belki de yasami paylastigmiz dostluklar. Öylesine ki, bu vesileyle tanidigim, kendime cok yakin hissettigim Deli Anne’nin cafemi, hic konusmadan benim agzimdan anlatir gibi anlatisi nasil ifade edilir ki baska…

Gene, tanismaktan büyük mutluluk duydugum Leylak Dali. Sevgili ögretmenimiz, ne kadar güzel bir düsünceyle herkesi daha bir yaklastirdi birbirine. Yeni yil karti etkinligi..artik nerdeyse tamamen unutulmaya terkedilmis yeniyil tebrik kartlari…artik mail, facebook üzerinden tebrikler bu güzel adetin pabucunu coktan dama atmisken..biz birbirimize el yazilarimizla yolladigimiz kartlarla iyi dileklerimizi sunmaya basladik.

Beste'nin Naneleri…cok sevdigimiz dogaya bir baska türlü, yeni yeniden bakiyorum onunla, oksijen yüklenip cikiyorum sayfasindan. Ayin 30 unda da Uluslararasi portakalli kahveli yilbasi icecegi'nde getiriyor herkesi biraraya, kahveli likörümüzü saat 9 da hep birlikte acip, sagliga diyecegiz.


Aralik ayini hep severim, isiltisini, hareketliligini, heyecanini, gelecek sene icin kurulan (genelde tutulamiyan) planlarini, hatta sogunu ve karini… insanin arkadaslarina, sevdiklerine en sik vakit ayirabildigi zamanlardan biridir, devamli bir vesileyle yaklasan yeniyil kutlamalari yapilir, bir sürü derdin tasanin arasinda, nese kendine ilk siralarda yer acmayi basarir. Ama bu sene daha bir isiltili geldi bu ay, blogum nerdeyse bir yasina geliyor, yazmak beni mutlu ediyor, sonuclari da pozitif geri geliyor ve de en önemlisi dostlarima dostlar eklenerek bana cok güzel bir hediye veriyor.

Ev süslendi, kurabiyeler hazirlaniyor, yilbasi icecegi hazirlandi acilacagi saati bekliyor, kartlarim secildi, yazildi adreslerine dogru yola ciktilar, bana gelicek olanlarin yerleri hazirlandi (eskiden henüz bu aliskanlik yitmemisken, nerdeyse ocak sonuna kadar tutardim onlari salonda gözümün önünde, mutlu ederdi beni, simdi gene bekliyorum o mutlulugu). Ha bir de unutmadan ökseotu, o da alindi...siz de alin, asin evin yüksekce bir tarafina, altinda da öpün sevgiliyi, mutlu bir beraberlik icin...










21 yorum:

  1. Çok tatlısınız, iyi ki açmışsınız bu blogu, birbirimize güzel titreşimler yayabiliyoruz:)
    Benim kartlar da yola çıkalı 5 gün oldu, dilerim yollarda kaybolmadan ulaşır. Portakallı içeceklerimizi ayın 30 unda sağlığa kaldırmak dileğiyle sevgiler yolluyorum...

    YanıtlaSil
  2. Evet, ne dogru.biribirimize güzel titresimler yayabiliyoruz..kartiniz pazartesi gelir o zaman, eminim..heyecanla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  3. ne güzel yazmışsın.yeni yılda saat dokuz olduğunda aklıma siz geleceksiniz.Portakallı kahveli likörlerinizi içip içmediğiniz...yazmak terapi gibi çoğu zaman.Konuşamadıklarımızı ,içimizdeki çığlıkları aktarıyoruz bu dünyaya.:İyi de oluyor galiba, dediğiniz gibi ne güzel dostlar edindik ...Nice nice güzel dostluklara ve yeni yıllara

    YanıtlaSil
  4. hala vakit var likör yapimi icin, seni de bekleriz :)
    evet cok güzel dedin, nice nice güzel dostluklara :)

    YanıtlaSil
  5. İyi ki açmışsınız blogu, yazım dilinizi zaten çok gerçekten sohbet eder gibi oluyor, yanında bir de kahve tamam işte:))
    Güzel postlarınızın devamını diliyorum...
    Sevgiler çok!
    Baykuş Gözüyle

    YanıtlaSil
  6. Umarım 2012 yılı senin için ışıltılı olur güzel insan :)

    YanıtlaSil
  7. Tesekkür ederim Baykus Gözüyle..ben de öyle diyorum, iyi ki acmisim ve iyi ki de yolum sizlerle kesismis..benden de cok sevgiler

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Bolat, güzel dilegine cok tesekkür ederim, sana da isikli bir yil diliyorum ve senin aydinlik güzel postlarinin da hep devamini diliyorum :)

    YanıtlaSil
  9. Ne iyi etmişsiniz blog açmakla, biz de sizi ve sizin dünyanızı tanımış olduk:)
    Blog ayrı bir dünya, içine girince sarıp sarmalıyor insanı...En güzeli de birbirinden keyifli insanlarla karşılaşmak....

    YanıtlaSil
  10. Tesekkür ederim Semi'cim. evet isin en keyifli kismi, karsilasilan güzel insanlar..

    YanıtlaSil
  11. Blog dünyasına girişimiz ve bloğa yazma hikayemiz aynı şekilde olmuş hemen hemen.Öyle bir dönemdi ki benim için..Ama açılan pencere hayatımın vazgeçilmez bir manzaraya doğru seyredaldır her gün ama her gün beni.

    Ve ben o pencereyi her gün aralamayı çok sevdim.Tıpkı yazını okuyunca içimin ısınmasını sevdiğim gibi.
    Hayatıma kattığım birbirinden güzel insanlarını çok sevdiğim gibi;))

    YanıtlaSil
  12. Yildizcim ne güzel ayni duygularda bulusmak..:)

    YanıtlaSil
  13. Sevgili Itır, İsmini ve çiçeğini çok sevdiğimi belirtmek istiyorum. Geçen sene Sevgili Leylak dalının düzenlediği etkinlikle tanışmıştık. Sonra Deli annenin yazısını okumuştum. Sürekli takip edemedim, ama çok yakınlarımda oldugunu hissettim, bende senin yakınlarındaydım. Okuyorum, anlıyorum ki, aynı dili kullanıyoruz.

    sevgiler

    YanıtlaSil
  14. iste o "cok yakinlarda oldugunun" duygusunu yakalamak degil mi bu kadar keyifli olan Zeynepcigim..
    cok sevgiler bende de

    YanıtlaSil
  15. Nice yıllara,
    güzel mutfağın ve sevimli yazılarınla.
    Yaşamın kıyısı
    NUR

    YanıtlaSil
  16. cok tesekkür ederim, sevgilerimle

    YanıtlaSil
  17. 2012 tüm ışıltısıyla senin evine gelmiş ne güzel:) ben bakarken bile havaya girdim ışıltınla:)

    YanıtlaSil
  18. hepimize isil isil gelsin 2012..:)

    YanıtlaSil
  19. Artık hepimizin iki dünyası var. Biri yaşadığımız biride sanal. Hangisi gerçek hangisi sanal artık ayırt edilmiyor. İç içe geçdiler.

    Blog dünyası hepimize unuttuğumuz sıcak duyguları hatırlatır oldu. Sanal dünyadan gerçek dünyaya ışık yayılıyor artık.

    Hepimiz aslında bir şeylerden kaçarken başladığımız blog yazarlığımızda fark ettikk i , kendimize doğru koşuyoruz. Sonrada fark ettik ki hayat denilen bu maratonda aynı dili konuşan, paylaşan insanlar aynı kulvara gelmiş....

    Sevgi ve ışık dolu 2012 olsun...

    Sevgiler,

    Bengi
    www.bengiozkan.blogspot.com
    www.miameko.blogspot.com

    YanıtlaSil
  20. ne kadar güzel anlatmissin Bengi..
    dilegine kapten katiliyorum, sevgi ve isik dolu olsun 2012
    sevgiler sana da..

    YanıtlaSil
  21. Ne güzel.
    Geç kalmışım.
    :-(

    Çiğdem

    YanıtlaSil