Küçüktüm,
bir taş devri karikatürü çıkmıştı karşıma dergilerden birinde..tuhaf gelmiş
aklıma kazınmıştı her çizgisi….Ama sonradan farkedecektim ki bu sık
tekrarlanan, bildik bir karikatürdü aslında…
Erkek, bir elinde sopa niyetine
kullandığı dinazor kemiği, diğer elinde de uzun saçlarından, yerde peşi sıra
sürüdüğü kadın..
Adamın
yüzünde herhangi bir duygunun izi pek yok, daha ziyade yapması gerekeni yapıyor
olmanın sükûneti, ama kadın (ki tuhaf gelen de buydu).. yerde sürüklenen
kadının yüzünde ne bir acı ne bir kurtulma çabası..tam tersine mutlu bir ifade…
Gerçekten
Taş Devri insanları böyle mi yaşıyorlardı? Bilemeyiz… ancak günümüz dünyasında
durum çok değişikmişcesine, bu davranış biçimini sadece Taş Devri erkeğine mal
etmek nasıl bir kendini bilmezliktir…?
Şöyle
desek daha doğru olmaz mı? Binlerce canlıyı cansızı şekilden şekile sokan Evrim
denen döngü, bazı erkeklerin yanına hiç uğramadı ve onlar Taş Devri
beyinleriyle hala aramızda, her yerde
her alanda…
Üstelik
hiç bir ekonomik sınıf, eğitimli eğitimsiz, yaşlı genç, din,dil,ırk, kültür
ayırımı gözetmeden.
Onlar
için kadın, hala saçından sürükleyip götüreceği ele geçirilmiş ganimet… yasam alani ise , topuzuyla yere sermesi
gereken düşmanlarla dolu bir cevre.
O yüzden
küfürleri yekten kadınla, anayla başlıyor, o yüzden asla sinirine/nefsine/eline/diline/beline hakim olamıyor, o yüzden hala savaslar var ve bu savaşların en
korkunç mağduru tecavüz ve işkencelerle çocuklar ve kadınlar oluyor, o yüzden
tüm dünyada kadın cinayetlerinin %50
sinden çoğu eski/şimdiki koca, sevgilinin elinden çıkıyor, o yüzden hala
dünyada kadın satışı geçerli bir ticari meta…
Her
yerdeler ve soyları hiç tükenmiyor. Ama elbette daha iyi serpilip geliştikleri ve
cok daha rahat yasadiklari topraklar var digerlerine kıyasla…
Çünkü o
topraklar ona kendini dogal ortaminda hissettiriyor, elinde topuzu gezmesini
dogal ortam görüntüsü sayiyor ve elbette
ganimetini daha bir sıkı zincirliyor onun için…
Ve onlar
da;
Gizlemeden
saklamadan; evde, yolda, iş yerinde, okulda, hastanede, din kisvesi altında
fiziksel, ruhsal,cinsel taciz edebiliyor ve suçlanan her zaman mağdurun kendisi
oluyor. Sessiz olmaya, ses çıkarmamaya şartlandırılıyor bu oyundan nasibini
alan kurbanlar… Aile içiyse “kol
kırılır yen içinde kalır”,"aile birligi bozulmasin" "yerin kocanin yanidir" aile dışıysa adın “kirlenmesin“ „e
sen de kaşınmışsın, dişi kuyruk sallamazsa“...oluyor susturucunun
adı bu topraklarda…
Ahlak ve
töre kuralları adı altında gelişen sessiz anayasanın kurallarını bozmak ancak
yürek yakan çığlıklarla ödetiliyor. Ve o çığlıklar kambur bir miras olarak
geçiyor doğacak kıza…duymamak için çığlıkları, daha bir lâl oluyor dilleri yeni
yetmelerin..
Yolu
iyilik, güzellik, doğruluk olan din, onların bölgesine girdiğinde bambaşka bir
görüntüyle çıkıyor ortaya. Yakan, yıkan, yasaklayan, öldüren…
Ganimeti,
on paraya, iki ineğe değişmek hep ağzının suyunu akıtıyor. Bu yüzden daha genç
kızlığına bile girmemiş kızını, ağzından aka aka salyası, veriyor diğer ağzı
salyalı taş devri mahlukatına… Çıkamıyor boğulup kalıyor o küçüğün boğazında
çığlıklar, kimininse sesi hepten kesiliveriyor kaldıramadığı erken kadınlığın
altında…
Kapatıyor
dış dünyaya ganimetini, açmasın gözünü, anlamasın kendi zavallı geri
kalmışlığını diye.
Ve
karikatürdeki, “yerde mutlu sürüklenen kadın” şöyle büyütüyor taş devri
bebesini, “aslan parçamsin, büyü sana istediğin kızı alicam, elini sallaşan
ellisi oğlum sana…, kız dediğin senin elinin kiri…, erkeğe iş yaptırılmaz
hizmet edilir… kalk kiz getir abinin yemeğini, sen bir geç gel de büksün abin,
baban belini…, erkek adam dediğin döver de sever de…, git temizle namusumuzu,
başımı yerde koma hakkımı helal etmem sana… diyor. Kızını da bebecikten
hakkında en doğrusunu daima erkeğinin bileceğine ve ona kayıtsız şartsız itaat
ve hizmete hazır ediyor.
Bu suyu
oksijeni bol ortamda yetişen Taş Devri mahlukatları; koca, abi, işveren,
öğretmen, hoca, avukat, savcı, hakim, memur, devlet yöneteni oluyorlar…
Ve
alıyorlar ellerine topuzlarını indiriveriyorlar tüm şiddetiyle… hem kendini yok
etmek isteyenin, hem de elbette en başta ganimetinin üzerine…
Onları bu
amansız ilerlemelerinde durduracak, soylarını geriletecek olan gene de
kadınlar.
İyiden,
doğadan, sanattan beslenen kadınlar. Hayatı güzelleştiren kadınlar, gene daha
güzel bir yaşamın hazırlayıcısı olacaklar.
Ama tam
da bu nedenle, yollarında büyük engel teşkil eden sanata, en önemli düşmanına
iniyor topuzlari her seferinde, her olduklari yerde…
bizim ülkeyi anlatmışsın. bizde hayat böle.
YanıtlaSil:)
kumanda paneli ayarlar yorumlardan "kelime "doğrulama"yı kaldırabilir misin. yorum yapmak zor oluyo yaaa amaaağğğ.
YanıtlaSil:)
Kaldirdim kaldirdim kizma deepcim..:)) bi ara epey bi spam geliyordu da ondandi :))
Silalla alla bana hiç gelmiyo spam benim neyim eksik yaaa hihihi.
YanıtlaSil:)
hah iste ben de aynen öle diyodumdu...bi de baktim kapimdalar :)) demek sana da yoldalar :)))
SilErkek erkektir, asıl onu yoğurana bakmak lazım. Kadınları geri kalmış bir toplumda türlü türlü cahilliğin altına saklanmış her cins sahtekarlığa, cinayete, dayağa, küfüre, tecavüze, tacize...yabancı kalmayız. Toplumu değiştiren de, geliştiren de kadındır. Günümüzde kadının rolü "ileri demokrasi" adına kısıtlanmaya çalışılıyor ve buna herkes alkış tutuyor ne acı ki...
YanıtlaSilKatiliyorum Semi'cim..ancak gene kadinlar sayesinde aydinliga cikabilir bir toplum.
YanıtlaSilAma kadinlarin kendisi bizzat karanliga gömülmeye hevesli oldugunda, kendisini bu yasama mahkum edene alkis tutttugunda, bizzat o "karanlik adamlari" semirte semirte büyüttügünde...darbe gene diger kadinlarin üzerine iniyor...
http://www.youtube.com/watch?v=-OH45d6doGc
YanıtlaSil