Böyle bitiyordu kitap, bir solukta bitirdim, Zülfü Livaneli’nin Serenad’ini. Beni böylesine icine alan, katlarini cok ustalikla ördügü kurgusu, savaşların yarattığı insanlık suçlarından yola çıkan ana tema etrafina, okuyucuyu hic yormadan serpistirdigi; - bosanmis ve çalışan annenin çocuğuna yetememe, iletisim kuramama sorunu, etrafimizi cevreleyen ahlak bekçileri, eski Istanbul, Einstein'in Atatürk'e mektubu, „Weltliteratur“ yani dünya edebiyati kavrami ve neden Yunus Emre’nin Rumi kadar dünyada taninmadigi ve dolayisiyla Mimesis – degildi sadece.
Tarihimizden ve dolayisiyla kendi gecmisimizden ne kadar uzak oldugumuzu görüyordum okurken. Her zaman sadece bilmemiz gerekenleri bilmeliydik, daha fazlasi „sakincaliydi“… Eger tarih özel ilgi alaniniz degilse veya arastirmaci bir yapiniz yoksa sadece size dayatilanlarla yetinmek zorundasiniz. Kitabin kadin kahramani söyle diyordu; „„Birakin yakin tarihimizi dogru dürüst ögrenmeyi, kendi aile tarihimizi bile bilmeden yetistirilmistik. Arsivlere girdigimizde iki kusak geriye gidebiliyoruz“… Yazarin da söyledigi gibi, „Üç büyük bölgeden, Kafkasya, Ortadoğu ve Balkanlardan kaçan, birbirine dil ve din olarak benzemeyen insanların, bir koalisyon kurup yaşadığı bir sığınak Türkiye, her ailenin sirlari var, gecmisinde acilar, yasanmis olaylar var. Nasil olmasin ki, Balkan Harbi, 1.Dünya savasi, göcler, mübadeleler…
Evet, bunlari az cok biliyorduk, anlatildigi kadariyla ve bilmemiz gereken sekliyle o da. Ama “Mavi Alay”in öyküsünü kacimiz biliyorduk. Ya da Struma Trajedisini… yani insanlik suclarini…
„Bu memleketteki isim degisiklikleri…niye hic bir sokagin, caddenin, meydanin, köyün adi ayni kalamiyor sürekli degistiriliyordu acaba? Tarihten kacmak icin mi, herseye sifirdan baslamak icin mi? Gecmisini degistirmek isteyen bir ülke… Bizans’tan kurtul, Osmanli’dan kurtul, Arap kültüründen kurtul… simdi yeni moda „Kemalizm’den kurtul“… diye soruyor sorguluyor Livaneli’nin kadin kahramani.
Bize sorgula diyordu kitap, arastir, sana dayatilana anlatilana inanma sadece, irdele… hatamiz da burda degil mi zaten, ulus olarak ... Bize okutulmus olana bakarak tarih bildigimizi sanmak, günümüzde medyanin bize sunmak istediklerini „haber“ adi altinda dinlemek ve olan bitenden haberdar oldugumuza inanmak ama hic arastirmadan, sormadan, sorgulamadan.
Kendimi bildim bileli aci var bu memlekette… Gencecik insanlar, aydinlar, düsünenler öldürülüyor. Bir nesil heba olurken bir sonraki bunun nedenlerini sebeblerini sorgulamak bir yana yasananlarin ne oldugunu dahi bilmiyor. Siz 80 ya da 90 dogumlularin 70 lerde neler yasandigiyla ilgilendigini arastirdigini hatta bilgisi oldugunu görüyormusunuz?
Ya biz ne kadarini aktarabiliyoruz o yasanan acilarin?
Peki ya bugün... Artik sehit cenazesi girmeyen sehrin kalmadigi ülkemizde bize dayatilan ne? Ne ugruna gencecik evlatlarimiz hergün topraga veriliyor bu ülkede? Biz hangi savasin icindeyiz bilen var mi? Birgün cocuklarimiz bugün icinde oldugumuz adina terör denen savasi, neler yasandigini dogru bir tarih aktarimiyla ögrenebilecekler mi? Peki ya bunca gencecik erlerin cenazesi kalkarken onlarla birlikte savasmis komutanlarinin, subaylarinin hapislerde olmasinin aciklamasini alabilecekler mi? Ya da “ortada bir yanlis var” diyen, düsünen, karsi cikan, soru soran herkesin ispatlanmamis suclarla senelerce icerde tutulmalarinin aciklamasini?
Tarihimize uzagiz ama günümüze ne kadar yakiniz? Bizzat icinde oldugumuz zamana… Veya okudugumuz tarih bize bugünü anlamada bir bilinc kazandiriyor mu? Belki klise ama „tarih tekerrürden ibaret“ deyimi ne kadar yerinde farkindamiyiz hic?
Roman 2001 yılında kriz ortamında geçiyor. Almanya’da savaş öncesindeki kriz ortamıyla çok paralel.
Kitaptan bir alinti;
„ Almanya’da yüksek enflasyon tasarruflari yok etmisti ve duruma kizan huzursuz ve umutsuz kitleler yeni kurulan bir partinin kizgin milliyetci söylemlerinin pesinden gitmeye baslamislardi… Eski rejimden hayal kirikliklari ve intikam duygulari olanlar da bu yeni harekete katiliyorlardi. „Kuyrukcu“ denilen bir cok kesim olusmustu. Eskiden baska fikirleri savunan ve toplumda saygin bir yer edinmis insanlar bile, arkadaslarinin hayret dolu bakislari arasinda yakalarina Nazi rozeti takiyorlardi. Bizim korkunc bir diktatör olarak tanidigimiz Hitler, her seyi kitabina yani demokratik sisteme uygun olarak yapiyor, kisisel imparatorlugunu adim adim kuruyordu. Halkin cogunlugu, sanayiciler ve kurumlar arkasindaydi ve onun niyetlerinden hic kusku duymadan olanca gücleriyle destekliyorlardi. Bugün okuyunca insan, koskoca bir ülkenin bu kadar uyusmasina, gerceklere gözünü kapatmasina inanamiyor ama Hitler parlamentoyu da devre disi birakmanin yolunu bulmustu. Daha iktidardaki ikinci ayini bile doldurmadan 24 Mart 1933 de parlamentonun denetim yetkisini kaldiran ve hükümete sinirsiz bir özgürlük alani getiren „Yetki kanunu“ nu bizzat parlamentoya onaylatmisti Bundan sonra onu denetleyecek hicbir güc kalmamisti ortalikta. Her zaman oldugu gibi cehenneme giden yollar iyi niyet taslariyla dösenmisti.“
Roman kahramani Maya Duran, Ernst Hirsch’in „Anilarim-Kayser Dönemi-Weimar Cumhuriyeti-Atatürk Ülkesi“ kitabindan satirlar okuyor;
… „Hitler’in secmenlerin yarisini kazandigi, bir olgu olarak karsimizdaydi. Her türlü telkin ve demogoji araciligiyla, rüsvetle, yozlastirmayla, geleneksel her türlü deger ölcüsünü ayaklar altina alip cigneyerek, tahrip ederek ve yeni bir takim degerler ortaya atarak halki igfal ettiler“….
Tarihi, özellikle kendi tarihimizi iyi bilmemiz lazim. Tarihi bilmek bizi bilinclendirir, olaylara gelismelere bakisimizi daha dogru sekillendirir. Dünümüzü bilmek bize bugünü anlamayi saglarken yarin icin de bir yol gösterir.
Romanda Maximilian Wagner, kaybettigi cok sevgili Nadia’si icin caliyordu Serenad’i.
Schubert’in Serenad’i, öylesine icli, dokunakli, hüzünlü…
Dilerim bundan sonrası uyanık bir şuur içinde geçer. Dilerim bundan sonra uyanırız.
YanıtlaSilÇok güzel bir kitaptı. Bilmediğimiz konular bence üzeri örtüldüğü için bilmediğimiz olarak kaldı. Tarihin her döneminde insanlık suçu vardır zaten. Olmaya da devam edecek, gelecek nesiller hatırlayacaklar mı acaba? Ya da ne kadarını hatırlayacaklar?
YanıtlaSilSevgiyle kalın ....
Özlem -hayattanizler.blogspot.com-
Ah evet Müminecigim, ben de diliyorum bunu, ama ülkemiz üzerine oynanan bu oyunlarda kim verecek o gencecik insanlarin, yüregi yanan analarin hesabini..kalbim aciyor
YanıtlaSilEvet Özlemcim, bir sürü seyi bilmiyoruz gercekten de..Ne kadar dogru söyledin ve ne aci ki insanlik suclari bir tarihi yazgi gibi, hep olmaya devam edecek gibi sanki..
YanıtlaSilhoşgeldiniz dünyama :)
YanıtlaSil