29 Ocak 2011 Cumartesi

Kendi hayatini oynamak...

Sarah Wiener, hayat dolu, hani bir koltukta üc karpuz tasiyan tabirinin cok uydugu, civil civil ve en önemlisi yüreginin götürdügü yere giden bir kadin...
27 agustos 1962 de yazar bir baba ve sanatci bir annenin kizi olarak doguyor, Almanyada dogmus olsa da Avusturyali. (Soyadi da „Viyanali“ zaten) Anne ve babasi ayri yasadigi icin Viyana’da büyüyor.1979 da gittigi yatili kiz okulunu, dayanamayarak yarida birakiyor, önce oyuncu olmak istiyor ama tiyatro okuluna alinamiyacagini kisa sürede anliyor ve o zaman kararini veriyor „ben de kendi hayatimi oyniyacagim“ Gelgit islerde calisarak Avrupayi arsinlamaya basliyor.1986 da bir oglu vardir artik ve Berlinde devletin verdigi sosyal yardimla yasamakta  babasinin restorani „Exil“ in mutfaginda  yamak olarak calismakta ve ayni zamanda pasta ve kekler yapip satmaktadir, nihayet mutludur, hala parasi yoktur ama ona keyif veren birseyi yakalamistir, Mutfak..Ve birgün sansi döner, yapip sattigi keklerden biri dogru yere ulasmistir. Bir film setinin Catering isi teklifi gelir, ehliyeti yoktur ama kredi alarak kendine eski bir kamyonet edinir, gürültüsü yüzünden de devamli komsulariyla  basi derde girer, ama ne gam, cünkü o daha farkinda olmasa da daha sonra onun markasi olacak olan „Sarah Wiener's Tracking Catering“ dogmustur aslinda . Artik Berlin ve cevresindeki film setlerine, Maximilian Schell, Isabelle Huppert, Veronica Ferres, Kate Moss, Bruce Springsteen,Janet Jackson gibi ünlülere catering yapmaktadir.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Hakkimda Yazisi...

Hmm.bu hakkimda kismi en zoruymus megerse…nasil baslasam bilmiyorum ama kisaca, hayatim Istanbul, Istanbul’un da Cihangiri, Viyana ve Ege, Ege’nin de ille de Cesme’si seytan ücgeninde gecti ve de gecmekte, su an ücgenin Viyana kösesinde kalmis durumdayim, ne zamana kadar belirsiz,fakat icimdeki his öbür köseye gecmeye az kaldi diyor…Ama ben üc köseyi de farkli farkli cok seviyorum, her köse kendi icinde cok özel cok keyifli anilarla, mutluluklarla dolu..Dogup büyüdügüm, Viyana’dan döndükten sonra evlenip gene yerlestigim ve suan artik orda yasamasamda gönlümde hic tasinmadigim Cihangir, okulu bitirdikten sonra üniversite icin yolunu tuttugum ve herkese dileyebilecegim mutlulukta gecen, özgür genclik yillarimin sehri, yasanmis mutsuz bir dönemden sonra bana gene dost elini uzatan, ayaga kaldiran Viyana ve hayatin beni her ne sekilde olursa olsun mutlaka, bir sekilde ona yolladigi, vazgecilmezlerimden olan Cesme..ama heryeri bu kadar güzel kilan, her birinde biriken, sicacik dostlar. Hayatta biriktirebileceginiz en güzel sey bu olmali, sizi dünyanin en zengin insani yapiyor dost birikiminiz, iste ben o sansli cok zenginlerdenim.Dünyanin her bir yerine dagilmis ama sanki heran berabermis gibi hissedilen, bir kol uzakligindaymis gibi yasanan, insana „iyiki varsiniz ve ben de iyi ki varim“ dedirten dostluklar.

"Hakkimda" daha neler yazmaliyim bilmiyorum, ama zaten bu bir baslangic, zira gelecek sayfalarda öyle ya da böyle, hep bir hakkimda yazisi olacaktir diye de düsünüyorum.


24 Ocak 2011 Pazartesi

Mutfak Gurusu

Annemden gecmis olmali bu mutfak sevgisi bana, o bir mutfak gurusudur,mesela dolapta birsey yok sanirsiniz o kac cesit yemek cikarir olmayan malzemeden, inanilmaz yaraticidir, ben henüz yaraticilik konusunda onun mertebesine tabiiki gelemedim ama ugrasiyorum :)Tabii bir de saglikli beslenme konumuz var, marketlerden alinmis meyva sulari pudingler, hazir kekler yani bilumum E lerle hazirlanmis ne varsa annemin gözünde "zehir"dir, kazara bunlardan birini eve sokmaya gör, tamam hakim bey cezam büyük biliyorum, diye yalvaran bir suclu pozisyonunda bulursunuz kendinizi. Oglum (ki kendisi 19 yasinda) gecen sene eve söyle geldi " Anne inanmiycaksin ama markette basima söyle bir olay geldi (baya bildiginiz süpermarket, bakkal falan diil yani) kasaya geldigimde, kasadaki kiz yüzüme bakti, "Sen Cemsin dimi " dedi, tabi bizimki allah kahretsin cok yakisikliyim diye düsünürken bomba gelmis "kusura bakma ama gecenlerde annanene söz verdim, eger hazir meyva suyu alirsan, kasadan gecirmiycem" !!! Buyrun..yani durumumuz budur.. Fast food olayina hic girmiyorum tabii bu anlattiklarimdan sonra. Evimde plastik kap kullanamam, hersey cam olmali, yoksa yüksek saglik kurulu (o merci annem oluyor) asla izin vermez..Yani restoran acsam basim belediye ile bu kadar dertte olmazdi, söyliyim..Evimde devamli bir denetleme kurulu geziyor..Ama itiraf etmem gerekirse bu siki denetimin bize cok faydasi dokunuyor, gercekten evde hazirlanmis meyvasularinin, kurabiyelerin,pastalarin yerini hicbir sey tutmuyor. Cocuklar da bu sikiyönetime cok alistilar (zaten baska sanslari yok), onlar da sadece ev yapimi tercih ediyorlar. Deneyin aslinda cok kolay,sadece kekinizi pastanizi degil,  ice tea`nizi, limonatanizi, elmasuyunuzu evde yapin. Sadece bir meyva presine ihtiyaciniz var, sonra hergün taze sikilmis meyvasulari, karistirin, kokteyl yapin... Göreceksiniz üstelik disardan aldiklarinizdan cok cabuk tüketilicek sizin yaptiklariniz.
Simdi annemin harika pastalarindan birini yaziyorum:
Cayli Pasta

23 Ocak 2011 Pazar

Evinizde en keyifli yer neresi?

Bence mutfak sadece evimin degil dünyanin en keyifli yerlerinden biri, mutfakta  yapilan sohbetlerin yerini hic biryer alamiyor. Herkesin mutfaginda ufacik da olsa bir kahve icimlik yer olmali bence, yaratilmali. Mutfak evin en sicak, insanin kendini en güvende buldugu yer, cocuklarim da bazen odalarindan cikar gider mutfakta ders calisirlar, Muskat (kedimiz) en keyifli mutfak sandalyesinde uyur, Kendinizi kötü hissedince mutfaginiza gidin, o an icinizi isiticak bir sey hazirlayin, bir bardak cay, sicak bir kakao veya acin yemek kitabinizi hic denemediginiz bir tarifi uygulayin, kendinizi bir anda cok daha iyi hissedeceksiniz. Ve mutfak herkesi birlestirir, cünkü ordan yayilan sicaklik etrafinizdaki herkese ulasir. Mutfagimi seviyorum. Oraya girip dünyanin cesitli lezzetlerini kesfetmek denemek ve bunlari ailemle dostlarimla güzel bir sofranin etrafinda paylasmaktan büyük keyif aliyorum. Iste keyifli mutfak sohbetleri icin, hemen deneyebileceginiz iki kolay tarif;

Cafemi actim...


Cafè Melange , su an fiziki olarak mevcut olmayan ama  herhangi bir zamanda ve  herhangi bir yerde acilacak olan cafemin yaziya dökülmüs sekli..Mis gibi bir kahve kokusu ve citir kurabiyeler esliginde, belki sonrasinda keyifli bir kadeh sarapla sürdürülecek keyifli sohbetlerin, bulusmalarin mekani  kücücük bir kafe,  cesitli duygu ve tatlarla, keyifle topladigim cafenin tüm malzeleri gibi sohbetler de hep hayatin icinden, cesitli ve sicak olsun...
Kahve, benim vazgecilmezler listemin en basinda yer alanlardan, onunla ilk tanisikligimiz Istanbul`dan Viyana`ya ögrenim icin gelmemle basladi, önce bu kahve (ve sarap) ülkesinde güzel kahve icmenin tadina vardim, sonra da Viyana`daki tüm ögrencilik yillarimda  calistigim cafelerde kahve yapmanin incelikleriyle tanistim. Ve bu tanisiklik, zamanla  aramiza kimsenin giremiyecegi büyük bir sevgiye dönüstü..
Avusturyalilarin kahveyle tanismalari  ise 1683 de Türklerin ikinci Viyana kusatmasi sirasinda biraktiklari kahve cekirdeklerini bulmalariyla oluyor. Ilk önce deve yemi sanar, islenmemis yesil kahve cekirdeklerini bulan Avusturyalilar. Ve rivayet edilir ki, Kolschitzky isimli Polonyali  bir tercüman savasta gösterdigi yararliliklardan dolayi bu cuvallara talip olur, zira uzun zaman  Belgrad`da yasamis, türkceyi ve Türk kültürünü yakindan taniyan bu zat, onlarin deve yemi degil kahve cekirdegi oldugunu bilir ve sonucunda da Viyananin ilk cafesini acar, cok kisa bir süre icinde de bu yeni icecegi pek seven Viyana`lilara arka arkaya yeni cafeler acilir.