Istegim; ask, nese ve keyif

Ne milyonlar, ne bir limuzin,ne Chanel’in mücevherleri ne de Neufchátel’de villa mutlu etmiyor onu..Isabelle Geoffroy, nam-i diger Zaz’dan bahsediyorum. O hava,su kadar aska, neseye ihtiyac duyuyor. Böyle diyor Zaz, harika sesiyle „Je veux“ adli sarkisini Montmartre’da seslendirirken. Edith Piaf’in tahtina oturmaya aday oldugu söyleniyor ama onun dumanli, melodik sesinde melankoliden daha cok hayat sevinci öne cikiyor.

Isabelle Geoffrey müzik kariyerine yirmili yaslarinda adim atiyor. Okul yillarindayken  Bordeaux’da „CIAM“ (Müzikal Informasyon ve aktivite merkezi) da girdigi Blues grubuyla ilk sahne deneyimi baslar, kisa süre sonra da kendini bir bask dans orkestrasiyla turnelerde bulur. Iki sene sonra bir ilan carpar gözüne, „Don Diego vokalist ariyor“ ucarak yanlarinda bulur kendini, onu etkisi altina alacak afrika, arap, endülüs ve latin müziginin ezgileriyle burda tanisir. Daha sonra „ insanin dileyebilecegi en mükemmel seydi o profesyonel grupta bulunmus olabilmem“ dedigi grupla en büyük cikisida geleneksel müzik senligi "Festival Musiques Métisses d'Angoulême"a katilarak yapar.
Ama bir süre sonra, baskentin sesi onu cagirir ve gene bir gazetede gördügü „Güclü sesli vokalist“ ilani ile kendini bir anda Paris’in kabarelerinden birinde hemde haftanin yedi günü, sahnede bulur. Ama buna ragmen, ay sonu zor geldiginden biri gitar digeri kontrabas calan iki müzisyen arkadasiyla Montmartre ziyaretcilerini degisik ve büyüleci sesiyle mutlu etmeye baslar. Onlari birbirine baglayan sadece güzel sarki söyleme aski degil ayni zamanda sinirsizca hertür müzige acik olma tutkularidir;  jazzdan bluesa, fransiz sansonlarindan dünya üzerindeki tüm müzik türlerine uzanan karsilikli etkilisimleri Zaz’in coskulu sesinde hayat bulur.

2009 da Paris Olympia da yapilan "France Bleu / Réservoir Generation" yetenek yarismasinda sürpriz bir sekilde birinciligi alir. Sürprizdir cünkü diger tüm yarismacilarin ardinda kendi fancluplerinin destegi varken, o tek basinadir ve tüm izleyicileri kendine hayran birakir. Özellikle Fransanin pop süperstari Raphaël Haroche Zaz’dan cok etkilenir ve derhal ilk albümüne üc parca vermeyi teklif eder. Albümü 2010 mayisinda cikar ve inanilmaz bir basariyla dokuz hafta boyunca albüm listelerinin en tepesinde kalir.

Zaz’in gücü sadece büyüleyici sesinde degil, o sesinden cok sarkilarinin samimiyeti ve kalitesi ile öne cikmak istiyor. Hayati, tüm nesesi ve kederleriyle anlatmak istiyor.

Samimiyet genc fransizin en önemli temasi; kendisiyle yapilan röportajda söyle diyor:“ Insanlara dokunabilmek istiyorum, onlari kucaklamak, öpmek. Istegim, herkesin maskelerini atip, birbiriyle yargilanma korkusu olmadan icten ve samimi konusabilmesi, herkesin birbirini tüm güzellikleri ve kusurlariyla oldugu gibi kabul edebilmesi...

Je veux /İstiyorum

Ritz'de bir süit oda versen bana, istemem

Chanel'den mücevher, istemem

Bir limuzin versen bana, ne yaparım ki onunlai?

Uşaklar teklif etsen bana, ne yaparım onlarla?

Neufchatel'de bir malikane, bana göre değil

Eiffel kulesini teklif etsen, ne yaparım onunla?

Aşk isterim, nese, keyif

Beni mutlu edecek olan paran değildir

Ölürken kalbimde bir el olsun istiyorum

Haydi birleşelim, özgürlüğümü keşfedelim

Tüm önyargını unut

Buyur benim gerçekliğime

İyi görgünden sıkıldım, bana çok fazla

Ben ellerimle yerim, ben böyleyim

Yüksek sesle konuşurum, samimiyim

İkiyüzlülüğe son verelim, ben kurtuldum

Çifte konuşmalardan yoruldum

Bana bir bak, sana kızgın bile değilim, sadece ben böyleyim

Aşk isterim, nese,keyif

Beni mutlu edecek olan paran değildir

Ölürken kalbimde bir el olsun istiyorum

Haydi birleşelim, özgürlüğümü keşfedelim

Tüm önyargını unut

Buyur benim gerçekliğime