Hani cocuktuk ya bir zamanda, iste o zamanda, o cok geride kalmis zamanda daha mi güclüydük biz, daha mi güclüydü hem kücücük yüregimiz hem kücücük aklimiz… bir bilgeyi mi biraktik biz o zamanda..
O agactan her seferinde düsüp gene de bikmadan denerdik ertesi günde bir üst dalina cikmayi, kabuk baglayan dizlerin dirseklerin kabuklarini biraz kuruyunca yolmak, üstelik kanayacagini bile bile yolmak da acitmazdi canimizi, tam tersine bundan zevk bile alirdik, simdilerde ise üzerini kalin kabuklar bagladigini sandigimiz yaralari degil soymak, biri kazara carpsa yüregimizin en derininde duyuyoruz acisini. Aciya daha mi dayanikliydik biz, daha mi cesurduk kücükken acaba, her yerimiz yara bere icindeyken, hic aldirmadan devam ediyorduk kaldigimiz yerden…
O en sevdigimiz oyuna davet gelmesse, ya da daha basinda yanip disinda kaldigimizda burulurdu da icimiz, birinin „hadi gel, yeniden basladik“ demesiyle en büyük gülüslerden biri yayilirdi yüzümüzün ortasina hemencecik, daha mi affediciydik biz, yenilgileri cabucak unutup bir sonraya daha mi cabuk geciyorduk.. Gecmiste takilip kalmak sadece büyüklerin dünyasina girince mi ögreniliyordu.. Simdi, „sen yandin, sirani bekle“ dediklerinde, o oyun sirasi sanki artik hic gelmiyecekmis gibi geliyor oysa.. Salincagin en kiymetli evresinde, karsimizda melul melul bakana, dayanamayip verirdik siramizi o zaman, üstelik bazen umutsuzca o sirayi beklemis olmamiza ragmen… daha mi anlayisliydik, daha mi vericiydik biz o zaman…
Kücükken konusmazdik öyle biz hayat meyat meselelerinden, dünyanin halinin ne olacagindan, evhallerinden, oyun bulustururdu bizi, e cocuktuk iste… ama o koca koca büyüklerden daha iyi bilirdik yan evde neler yasandigini, bilirdik acilarini sevinclerini arkadasimizin, gözler anlatirdi bize herseyi, o gün oyundaki hali nasil oldugunu söylerdi bize evdeki durumlarin ...konusmazdik biz, ama bilirdik herseyi, kimi avutmak gerektigini, kimi fazla ciddiye almamak gerektigini, kimle sandvici paylasmak gerektigini… ve gene kimin canimizi yakacagini bilirdik iste… Yeni alinmis bisikletini kimseye vermeyip caka satana sinir olurken, biz bir yeri cizildiginde icimiz ciz edecek dahi olsa, sirayla bindirirdik iste birbirimizi o piril piril afili bisiklete..daha mi tecrübeliydik biz o zaman, daha mi iyi tanirdik hayati o zaman acaba, kimi canciger arkadasimiz olurken, digerinden uzak dur derdi bize ic sesimiz.. Biz büyüdükce mi kaybettik bu ic görüsümüzü, büyüdükce mi körlesti gözlerimiz acaba…
Öyle büyük arzularimiz isteklerimiz yoktu bizim cocukken, bayramda verilen mendille seker dahi mutlu ederdi bizi, o büyüklerin kocaman elleriyle basimizi oksayip, dolu dolu yanagimizdan öpmesi sicacik bir hisle yayilirdi icimize.. Sevgiyi almayi bilirdik verildiginde, kimin sevgisi gercek onu da bilirdik, cünkü tüm sirinligiyle bize cikolata da getirmis olsa yanasmazdik iste o „teyze“nin, „amca“nin yanina, sevgisi yapmacikti bilirdik basbayagi… Sevgimiz dolu doluydu, sarilinca daha kücücük de olsa kollarimiz her yerine dolanirdi sevdigimizin, sarip sarmalardi onu kücücük ellerimiz, büyüdükce mi unuttuk sevgiyle sarilmanin ictenligini biz.. büyüdükce mi daha doyumsuz olduk, yetmemeye basladi elimizdekiler, avucumuzdakiler…
Biz kendimizi avutmayi da bilirdik o zamanlar, kendimizi avutacak mesgalelerimiz hep mevcuttu. Bazen, hani bizi devamli kucagindan yerlere atan o agac var ya, en sefkatli kucak, en iyi siginak olabilirdi koca yaprakli kalin dallariyla, tatli hayallere sürükleyip unuttururdu, kuruturdu göz yaslarimizi, bir oltayla saatlerce dibinde dikildigimiz sakin deniz avuturdu verdigi minicik bir balikla kirilmis kalbimizi.. Iste böyle üzgünken hic birsey konusmadan öyle dakikalarca yanimizda oturan arkadasimiz vardi, sonra o bize cikletinin yarisini verirdi ve biz biranda yeniden „hayata“ dönerdik.. Büyüyünce cikti ortaliga psikologlar, depresyonlar.. Halbuki kücükken de agirdi bize göre dertlerimiz, ama egilmezdik altinda, bilirdik hayat devam ediyor, üstelik bunu bize hic kimseler daha söylememisken… Hem canimiz yandiginda dolu dolu aglamayi da bilirdik, hic utanmadan kimselerden. Mutlu oldugumuzda da kahkahalarla gülmeyi en ortalik yerlerde kimse umurumuzda olmadan..
Sonra kitaplarimiz vardi, her bir kahramanla kendimizi özleslestirdigimiz, Alice gibi delikten düsmeye gerek duymadan, kitap boyunca baska bir alemde yasadigimiz.. Hayallerimiz vardi… Hayalkirikliklari yerine..
Sonra büyüdük biz, büyüdük ve „büyüyünce anlarsin“ denen seyin ne oldugunu ögrendik, anladik ki büyümek o bilge zamanin ötesine düsmekmis.. Megerse cocuklar doguyormus o bilgelikle, sonra yavas yavas cikiliyormus bu durumdan, hani yaslilik bir nevi cocukluk deniyor ya, iste bundan sanirim..yeniden o bilge döneme dönmek belli bir zaman sonra… Ama aslinda yaslilik, tam da bu arada gecen zamanmis, o cocugun kayboldugu zamanlarmis; acitmaktan korkmak artik dizleri, icimize attigimiz gözyaslarimizin kahkahalarimizi da kuruttugunun farkina varamamak ve en kötüsü hayallerimizi unutmakmis yaslilik…
Ah iste o icimizdeki cocuk diyoruz ya, bazen saklaniyor bir yerlere,o zaman ne yapicagimizi bilmez dolaniyoruz biz ortada, icimiz kuruyor, soluyoruz, yapraklarimiz dökülmeye basliyor birer ikiser, yaslaniveriyoruz… onu hic kaybetmemeli, saklandigi yerden bulup cikarmali, sarmali sarilmali,basini oksamali, arada bir simartmali, oyun oynamali… Cünkü o bizim bilge yanimiz, nesemiz, cesaretimiz, hayallerimiz ve umutlarimiz…
*Fotograf, hep yaninda tasidigi cocuklugunu hic kaybetmemesini diledigim sevgili Alara'min cocuklugundan...
Her satırını severek okudum,yüreğim çocukluğumun neşesi,gülümsemesiyle doldu.Her daim çocuk yüreğimizin kaybolmaması dileğiyle,sevgiyle kalın...
YanıtlaSilo hic kaybolmamali Nehire, ki biz hic gülümsememizi kaybetmeyelim :)sen de sevgiyle kal :)
Sil..... Tayfun Talipoğlu'nun satırları geldi aklıma
YanıtlaSilbu içten satırları okuyunca, elinize gönlünüze sağlık
Kollarımız ne kadar gergin
Yüreğimiz ne kadar büyüktü…
Sonra biz büyüdük
Büyüdükçe
Yüreğimizi küçülttük
“Yaşamın farkına varın” dediler
Bizim yerimize düşünenler
Öyle uygun gördüler
Acemi olduğumuzdan
Bu kirli dünyada
Kimimiz yitip gittik
Çarpık sevdalarda
Para kazanmanın erdeminden söz eder olduk
Kaybettiğimize inandığımız zamanı yakalamak için olsa gerek
Emekle terleyeceğini düşlediğimiz ellerimize
Tutuşturulan
Yeşil yada kırmızı kağıtlarla yetindik
Ve anladık ki sevgilim,
Biz birbirimizi hiç sevmemişiz
Ortasını çoktan geçtik şimdi ömrün
Bir parça şiir, bir parça türkü
Nasırlaşmış yüreklerimizi açabilecek mi ki?
Belki yanlıştı,
Belki göremiyorduk olamazı
Ama doğru olan bir şey vardı
Sonuna kadar insandı yüreğimiz
Zulme direnecek kadar delikanlı,
Bastığımız yeri titretecek kadar kararlı
Ve kendimiz dışında herkese insaflı
Hangimiz özlemiyoruz şimdi o yoksul kaldırımları?
Olmadı,
Olmadı biliyorum da
Bu intikam bizi çoktan aşmadı mı?
İşte yeniden başladık,
Üstelik savaştıklarımızı tanıdık
ŞİMDİ ayrı gibi dursak da
Ayrı ayrı yollarda
Biliyorum dostlar
GÖNLÜMÜZ HALA AYNI KULVARDA…
Ben de bu güzel paylasim icin cok tesekkür ederim..
Silsevgiler
Her zamanki gibi çok güzel bir tesbit ve anlatım...
YanıtlaSilFarkında olmak, bilinçlilik ve bunları dile getirmek...Bn. Melange'ın takdire şayan birçok yönünden birkaçı...
simartiyorsunuz bay hospitality :) cok tesekkür ederim :)
SilDöndün artik demek:)
YanıtlaSilBizi güzel, icten yazilarindan mahrum birakma...
Aslinda cocuk olmayi ben cocuklarimla birlikte ögrendim. Yani gercekten ne denli degerli yillar oldugunu. Simdi onlarla konusurken onlara hayati anlatmaya, ögretmeye calisirken kendimi bambaska buluyorum. Ben nasil büyüdüm böyle...
Döndüm, cocuk kacmisti, ariyordum :))
SilOnlari büyütürken, her seferinde insan hem anne hem cocuk oluyor aslinda...:)
Semi'cim tekrar tesekkür ederim ince düsüncene, cok sevgiler...
melange seni okumaya ba-yi-li-yo-rum! sen hep yaz uzun uzun yaz.
YanıtlaSilSanirim o zaman vaktimiz coktu, onumuzdeki yillar uzundu. Onlar kisaldikca sabrimiz da mi azaldi acaba?
Bilemedim de bu yaziyi cok sevdim yine elllerine saglik...
Gülcin'cim, cok tesekkür ederim bu güzel yorumuna..:)
SilEvet, aslinda zaman kavrami da ne kadar genisti hatirlarmisin, simdi göz acip kapamaya biten yaz, kocamaaan bir tatildi, sanki hic bitmeyecek..
Bu nasıl bir yazıdır arkadaşım! İçine düştüm, Alice gibi bambaşka unuttuğumu hatırladığım diyarlara kelimelerin ritminde düştüm. Bana çok şeyi tekrar verdi bu yazı bu sabah. Anneleri olduğun için hem Cem hem de Alara çok şanslılar. Senin içindeki çocukta seni bulduğu için şanslı...güzel arkadaşım eline sağlık
YanıtlaSilCanim Yesimim benim...senin de bu güzel sözlerin benim sabahimi aydinlatti, ne güzel senin gibi dostlara sahip olmak..
YanıtlaSilki bazen yeni anneler, babalar buluruz kendimize. çocukluk yaralarını sarmaya çalışırız. binlerce kilometreyi aşmak gerekse de yanlarına gider omzumuzu yaslarız göğüslerine. okşanmamış saçlarımızı uzatırız ellerine, yılların açığını o "ana" sığdırmak isteriz. mecburiyetlerimize geri dönerken, tadı damağımızdadır hala "doğrulanmış" çocukluğun.
YanıtlaSilazıcık daha çocukluğunu istediği şekilde yaşayarak, çook uzun yollardan yeni dönmüş hala boyundan büyük bir çikolatayı kemirmeye çalışan, koskocaman bir evde tek başına olduğunu görmemeye gayret eden Özlemaki; içindeki minik insana şevkatle gülümsüyor şu anda sayenizde. Yüreğin dert görmesin Itır'cım.
ne güzel dillendirdin Özlem,o cocugun basi,saclari oksanmadan o "büyük" yeterli kuvveti bulamiyor iste icinde...
Silsevgiyle..