„Haber“ler
geçiyor devamlı elimizin altından, gözümüzün önünden… Gözler görüyor, okuyor,
bir tıkla diğerine iletiliyor da,
akılları ne kadar zorluyor, kafalarda ne kadar kalıyor, yüreklere ne
kadar değiyor çoğu haber diye düşünüyorum.
İletişim’in,
haberleşmenin süratine erişemediğimiz bir çağı sürüyoruz. Haberleşiyor muyuz
gerçekten? İletişim çok hızlı, iyi güzel ama iletilen ne bize? Hiç sorguluyor
muyuz? Yoksa artık hiç bir şeyin sorgulanmadığı, ne verilirse onun alındığı,
marketteki buzdolabından „faydalı ve besleyici“ diye hiç sorgulamadan alıp, eve
getirip aileye hazırlanan yemekler gibi mi oldu haber denen şey…? Hiç
düşünülüyor mu, „içindekiler“ kısmını hiç okumadan aldığımız hazır paket
yiyecekler kadar, içeriğini hiç sorgulamadığımız "paket" haberlerin de ne kadar zararlı olabileceği…
Öyle bir
dönemden geçiyoruz ki, herkes heran, araştırmacı, gazeteci, röportör, moderatör
olabiliyor. Herhangi bir altyapı, birikim sahibi olup olmadıkları
sorgulanmadan... Bu şartlar altında hazırlanan haber programlarında, en can
alıcı olaydan, en can acıtan konudan en magazine geçerken başınız dönüyor, bu
karmaşada diğer duyduklarınızı da magazin haberi havasında değerlendirmeye
başlıyorsunuz. Azzz sonra ne olucak acaba diyorsunuz…
Eh, hal
böyleyken sosyal medyamızda da durum farklı değil tabii… Biri ortaya bir haber
atıyor ve çığ gibi büyüyor haberin hacmi, bir kez olsun sorgulanmadan.
En son
moda; ölüm haberleri… Daha ölmeden insanları öldürürken, kimse düşünmüyor, o
kişinin ailesi yakınları, sevdikleri sevilenin sağlığına dua ederken, bu
asılsız haberlerin ne kadar can acıtabileceğini… Nedir bu telaş? Nedir bu
insanlardaki, „acar gazeteci“ sıfatıyla „en taze haberi“ verme acelesi…?
Geçen
akşam çok yakın bir arkadaşım, telefonla aradığında çekinerek, „İtir, babanı
dün yoğun bakımdan çıkarmışlar diye bir haber duydum, şimdi bir arkadaşım söyledi, haberin var mı?“
dedi. Aramızda kilometreler var, ha dedin mi olamamki ben babamın yanında…
Biran kalakaldım öyle telefonda,böyle konularda çok dikkatli olduğu için, gayet
sakin içeriğini anlattı Senemcim ardından… Anlatısından, 2 sene önceki olayı
anlattığını anladım ama içime kurt düşmüştü bir kere… „Ya doğruysa…?“
Hemen
sarıldım telefona… Çok şükür haklıydım, 2 sene önceki olayı „Yeni“ diye
vermekte bir beis görmemişti „gazeteci“ beyler…
Üstelik
babam ısrarla, sağlık konularını reklam konusu yapmayı sevmediğini, isteseydi
onları 2 sene önce haberdar edeceğini, bunun kontrol amaçlı bir ziyaret
olduğunu belirtmesine, doktorunun da aynı şekilde konuşmasına rağmen….
Yazdığın
prim yapsın yeter anlayışı medyaya hakimse, bir insanın sağlığıyla ilgili, bu denli pervasızca gereksiz haber
yapılabiliyor işte.. Ama merak ediyorum insan nasıl rahatsızlık duymaz böyle
bir haberin sahibi olmaktan?
Ama,
artık haberin içeriği kadar habercinin içeriğinin de öneminin kalmadığı bir
dönemde elbet yaşanabiliyor böyle durumlar. Hem zaten herşey bir tıkla
okunuyor, bir tıkla diğerine iletiliyor ve „tık“ unutuluyor…
Ama, Erol
Günaydın, Müşfik Kenter, Cüneyt Türel, Metin Serezli gibi çok büyük
değerlerimizin kaybını alelacele tıklayarak haber verirken, neden bir de şunu
demiyoruz „Onlar bizim aydınlık yüzümüzdü, bu ülkenin ışıklarıydı,
çocuklarımızın onları bilmesi, tanıması için neden hiç bir TV de, haklarında
program yapılmıyor, neden anlatılmıyor, aktarılmıyorlar?“ Bunca abur cubur, ipe sapa gelmez program icinde neden yer bulamiyorlar kendilerine..
Bu ülkeye verdikleri
bunca emekten sonra hak ettikleri bir tıkla iletilen ölüm haberleri mi…
Sormadığımız,
sorgulamadığımız, yalan doğru kabullendiğimiz, ötesini hiç düşünmediğimiz, bir
adım ötesini beklemediğimiz, fast food haber tarzımız hepimize afiyet olsun..
İnternetten haberleri okuyorum,10 dakika sonra yeni bir haber...10 dakikalık yaşama süresi var...10 dakika sonra ömrü tükenmeli...yeni şeyler yeni olaylar hayatımıza 10 dakikada bir sokulmalı...10 dakika sonra sökülüp alınmalı ki yer kalplamasın yeniler sırada çünkü....
YanıtlaSilYabancı kanallarda yıllardır süren programlar aynı biçimde sürüp izlenirken bizi sanki gündem manyağı yapıp hissizleştirip tepkisiz yapmaya çalışıyorlar...
Biz haberleri önemli önemsiz, ciddi gayriciddi, aci, komik..ayirmadan ardi ardina tüketirken onlar da bizi tüketiyor..düsünmeyen, sorgulamayan dedigin gibi, hissiz, tepkisiz kisilere dönüstürerek..
SilÇapsız bir sürü insan bu işleri yaptığı için böyle oluyor. Basın demeye içim el vermiyor!
YanıtlaSilKesinlikle öyle durum..capsiz, bilgisiz ve yeteneksiz.. Basin, demeye dilim varmiyor, zira ne yazili ne görsel basin kalmadi ortalikta, tek tük kalakalmis gercek gazeteci disinda..
SilCanım Melange yerden göğe kadar haklısın, malesef medya bir çöplüğe dönüştü hiç bir inandırıcılığı ciddiyeti kalmadı, her haber magazin anlayışıyla pasta sunulur gibi sunuluyor, aslında izleyen konumundakilerin de buna bir dur demesi lazım, kapatıyorum ben tv yi, internette de güvenilirliğine inandığım sayfaları okuyorum, hele gazete haberciliği bana hikaye gibi geliyor. Durum içler acısı sosyal bir hastalık, ahlaki açıdan bir çöküş.
YanıtlaSilBen de öyle yapiyorum Fadis'cim. Gözümün icine baka baka yalan söylemelerine, sirita sirita haberleri eksik, carpik vermelerine, bilgisiz, cahil insanlarin bilirkisi diye karsima cikarilmasina tahammül edemiyorum.
SilCok haklisin melange, neye inanacagiz, neye guvenecegiz bilemiyor insan. eskiden bir iki site vardi tamam oradan okurum dedigim, onlr da yok artik. Artik hicbir yerden hicbir sey okunmuyor. Hicbir habere de guven olmuyor.
YanıtlaSilhele magazinse konu aman yarabbim! Twitterdan gazetecilik olmaz ama nerede o eski anlayis nerede :(
Malesef Gülcin'cim... Basin, medya dedigimiz sey eskiden bunu meslek olarak secmis kisilerin elindeydi, onlar icin gazetecilik önemliydi, degerliydi. Simde ise, gazetecilik denen sey holdinglerin diger kâr getiren dallarindan biri sadece..Durum böyle olunca da, o gazetelerden, medya kuruluslarindan kendi menfaatlerine ters düsecek bir durumda olmalarini beklemek oldukca imkansiz..Bu durumda sadece secme masallar, hikayeler dinleriz onlardan..
SilÜstelik o haberleri o an ne yapıyorlarsa, bu aile ile sohbet olabilir, tv seyretmek olabilir yada dışarıda biryerde bir arkadaşıyla kahve içiyorken olabilir, hiç önemli değil, sadece bir tık la yapıyorlar.
YanıtlaSilDevir değişiyor.
Yaşlılar da hep böyle derdi, devran böyle mi dönüyor ..
Hüzünlü anne
Cok dogru diyorsun..hic biran bile üzerinde düsünmeden, nedir ne degildir diye kafalarinda gecirmeden..
Sil