Bir Direniş, kendi içinden, ya kendi liderini yaratmalıdır adı Devrim olsun ya da kendine akıcak bir yol bulmalıdır başarıya ulaşsın, aksi halde bu hareket sadece başkaldırı olarak alacaktir tarihteki yerini.
Ve şu anda ne bu ayağa kalkışın, direnişin içinde bir lider sivriliyor ne de muhalefet kendi içinde toparlanıp bir lider yaratıyor. Muhalefet bir kenarda dursun, aslında onlarinda bir Devrim yapma amaci yok bu yolda.
Ve şu anda ne bu ayağa kalkışın, direnişin içinde bir lider sivriliyor ne de muhalefet kendi içinde toparlanıp bir lider yaratıyor. Muhalefet bir kenarda dursun, aslında onlarinda bir Devrim yapma amaci yok bu yolda.
Devrim de
gerekmiyor. Zira „Devrim“, tarihin yazdığı en büyük devrimci tarafından
yapıldı bu ülkede, maksat devam
ettirebilmekti arkasından gelenlerce… sonuç malum, yalpalıyor o gün bu gündür.
Ama bu
„Direniş“ „Diriliş“e çevrilir ve Cumhuriyetin kuruluşundan beri sürekli
kesintiye uğrayan Demokrasimiz adına, daha emin ve ciddi adımlar atılmaya başlanırsa işte o zaman Devrim de amacına ulaşmış olur.. Ve Direnis de..
Artık,
girilmesi gereken yol da budur. Her ne kadar Direniş çok sert ve çetin geçmiş
olsa da, Diriliş’in yolu çok daha uzun ve çok daha meşakkatlidir. Çok daha
fazla işbirliği, dayanışma, çok daha fazla irade, dayanıklılık ve çok daha
fazla süreklilik ve bu yola baş koyma gerektirir. Ama uzun vadede,
çocuklarımıza Direniş’ten anılar değil, Diriliş’ten kazanılmış, yaşanacak bir
vatan bırakmaktır amaç.
Zira,
demokrasi önce sağlam zemin ister, kaymayan, en ufak depremde yerinden
oynamayan. O sağlam zemin ise o ülkenin insanıdır, eğitimidir,adaletidir,
inancıdır, değerleridir, gelenekleri ve kültürüdür. Ve bunların bilincinde
biribirine kenetlenmiş elleridir.
Ama önce
„insan’ı kurtarmak gerekir, o yoksa işin içinde diğer sayılanların hepsi suya
yazı yazmaktan ibarettir, hergün çık yürü adı sonuçta hep direniş kalıcaktır.
Demokrasi
farkındalık ister bireylerden, herşeyin başında „insan olduğunun“, insanlarla,
hayvanlarla, doğayla içiçe yaşadığının farkındalığını, bilincini talep eder. O
bireyin yaşadığı topraklarda, kendisinden önce yaşayanları bilmesini,
tanımasını değer vermesini ister, zira geçmişe saygı duymayan, ondan birşey
öğrenmeyen bugüne de yarına da saygı duymayacak, sahip çıkmayacaktır. Saygı
bekler demokrasi, bireyin önce kendisine sonra etrafındaki tüm canlı ve
cansızlara…
İnsana
insan olduğunu hatırlatmak için ise, önce o „kayıp insan“a ulaşmak gerekir.
Kayıp insan, önce insan olmanın ilk şartı „düşünebildiğini“ idrak etmelidir sonra düşündüklerinden
korkmaması gerektiğini –zira ona bu ana
kadar düşünmenin zararları ve düşünmemesi, „büyüklerinin“ onun için düşüneceği
zikr edilmiştir- anlatmak ve hatta bu düşünce denen „korkunç şeyin“, onun hayatını değiştirebilecek,
sadece kendi hayatını değil isterse kendini yönetenleri dahi yönetebilecek
kadar mucizevi bir şey olduğunu bildirmek gerekir. Düşünmenin uçsuz bucaksız
olduğu, sordukça sorguladıkça geliştiği, geliştikçe derinleştiği, o
derinleştikçe kendisini de yükselttiği anlatılmalıdır.
Kolay
midir?… İnsana ulaşmak en zorudur yolların, en çetini. Hele kendini unutmuş
insana..
Ama
birşeyleri değiştirmekse amaç, daha aydınlık yarınlara uyanmanın talebiyse bunca çırpınış, o zaman günlerdir
hiç bir şartta gerilemeden direnen herkese bir iş düşmelidir. Herkes payına
düşen görevi üstlenmeli, sehir sehir, köy köy, hane hane herkese ulaşmanın, insanımızı,
çocuklarımızı, geleceğimizi yeniden kurtarmanın, yaşatmanın, bilinçlendirmenin
tohumları atılmalıdır. Üstelik bu sefer bu tohumların „kargalar“ tarafından
yenmesine izin vermiyecek şekilde. Öğretmeniyle, öğrencisiyle, ev kadınıyla,
emeklisiyle, doktoruyla, sanatçisiyla, iş adamıyla, bilim adamıyla… aynı o yürüyüşlerdeki kararlılık
ve birlikten gelen güçle, enerjiyle, sinerjiyle.
Bu yol,
sadece kayıp insana ulaşma çabasından dolayı değil, aynı zamanda kendi
çıkarları uğruna düşünce kölesi yaptıkları
„sermaye“nin elden gitmemesi için, çıkılan yola akla hayale gelmeyen
engelleri çıkaracak köle tüccarlarından dolayı kat be kat engebelenecektir.
Geniş alanlı, çok cepheli bir mücadeledir bu.
Ama 20 güne yaklaşan
direnişlerinde, nasıl zeka kıvılcımları saçtıklarını ; en kötü şartların altından kalkmayı başardıkları yaratıcı
mizahlarıyla, yardımlaşma ve haberleşmedeki inanılmaz organizasyonlarıyla,
kimseyi biribirinden ayırmadan birlik ve tek vücut olabilmedeki başarılarıyla,
empati yetenekleriyle uzattıkları elleri ve yürekleriyle, ortaya koyan bu
gençlik çok uzun bir zamana yayılacak çok daha büyük bir organizasyonun, bir
ulusun yeniden inşasının inanılmaz mimarları olacaklarını ve her alanda korkusuzca
bu yola çıkabileceklerini bize fazlasıyla gösterdiler.
Hani hep
derler ya, Allah evladın hayırlısını versin..Ne mutlu onları doğuran Türk
analarına!
Bu güzel fotografi paylastigi icin sevgili Canan'ima cok tesekkürler :)
Keşke bu süreçte hiçbir insanımızın burnu kanamasaydı keşke :(
YanıtlaSilCok cok aci..
YanıtlaSilAma birbirinden tamamen farkli iki dil kullanan iki grup var burada Alp. Biri sadece siddetin ve kör cehaletin acimasiz dilini digeri ise zekanin, duygunun, sevginin dilini konusuyor. Bu diller farkliliginda,baska acilarin yasanmamasi icin mücadelenin sekil degistirmesi, daha kapsamli, uzun bir vadeye organize olarak yayilmasi gerekiyor.
Evet, yolumuz uzun ve engebeli. Şimdi bu direnişin senin de anlatmak istediğin gibi dirilişe doğru evrilmesine... ve dirilişin, uyanışın, yapıcı argümanlarla tüm topluma yaygınlaştırılarak adım adım istenilen özgür bir Türkiye'nin yeninden inşası sürecine girilmelidir. Sessiz direnişini saatlerce AKM önünde sürdüren gencin eylemi de çok manidardır.. Çok naif insanca bir duruştur bu!. Bayrağımıza, Atamıza, Kültür binamıza karşı!..Bu güzel ülkemizde bu kadar asil ve yüreği sevgi dolu insanlarımızın daha başka acılar yaşamasını hiçbirimiz istemeğiz gerçekten.. Bu arada, kaybettiğimiz gençlerimize Allahtan rahmet diliyorum.. Gözlerini kaybeden insanlarımıza da geçmiş olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.. Çok acıydı..çok acı!..Allah ailelerine sabırlar versin..
YanıtlaSilBu son günlerde ülkemizde yaşadıklarımız anlatılmazdı!.. Direnişin asilliğini de, faşizmin en dibe vurmuş çirkinliğini de yaşadık hep birlikte.. Umudum her zamankinden çok daha fazladır artık benim.. Şimdi her şey çok daha ayan beyan ortada çünkü!. Halkın aydın kesimi, gençliğin yaratıcı dinamizmi, mevcut iktidarın ise; kişilik/psikoloji/strateji/yönetim katmanındaki profilleri.. kısaca her çeşit potansiyeli ve de erk'i bu zihniyet ve kadrolarla nasıl kullandığı!.. ileri demokrasilerini!.. herkes gördü!..
İçinde yaşadığımız süreçleri analiz ederken çok doğru saptamalarda bulunmuşsun sevgili Melangecim. Görüşlerimizi, düşüncelerimizi ve duygularımızı paylaşmamıza her zamankinden daha çok ihtiyacımız var çünkü.. Güzel ve güneşli günler görmek ümidimizle...Sevgilerimle...
Tesekkür ederim sevgili Esmir, bu güzel yorumuna, cevabina.. Cok haklisin, "Direnişin asilliğini de, faşizmin en dibe vurmuş çirkinliğini de yaşadık hep birlikte.."
SilDüsünen beyinlerle basa cikmanin imkansiz oldugunu er gec anliyacaklar..Evet, bu kadar piril piril, zehir gibi gencligin, aydin kesimin kendini böylesine net ortaya koymasi, zayiflayan umutlara can suyu oldu.Simdi hepimiz, yeniden enerji dolduk, tüm yasananlara ragmen..Günesli günleri hep birlikte görecegimize inaniyorum. Cok sevgiler benden de sana.
Konuyla ilgili tüm yazılarını okudum. Senin kadar güzel ifadeler kullanamayacağım için ben yazmadım.
YanıtlaSilTarihte demokrasi hiçbir zaman kolay kazanılmamıştır. Bu daha başlangıç gerçekten. Bu diriliş umarım gerçek bir başlangıç olur.
Cok sagol Semicim..mutlu oldum begendigine yazdiklarimi.
SilDemokrasi savasi uzun ince bir yol...Dedigin gibi, bu baslangic, uyanma, dur bir dakika ben burdayim, varim deme hali henüz. Hersey bu farkindalikla besliyor zaten..En önemli ilk adim atildi..Önemli olan, bundan sonra, herkesin kendine göre, gerceksi, yapabilicegine inandigi hedefler koymasi önüne..harekete gecmesi..
Sevgilerimi yolluyorum sana
diğer yazılarınla birlikte, derinden inceden hassas ...
YanıtlaSilNe hos bir yorum..Tesekkür ederim Zeynep'cim...
Sil