Bir ülke cinnet geçiriyor, Çünkü „bir hastalık“
dolaşıyor ortada… Ve bu hastalık ortaya çıktı mı, etrafında yaşayan her şeye
değmeye başlıyor, bulaşıcı gibi, salgın gibi…
Teşhis son derece net: Beynin ön lobunun işlevini
sağlıklı yerine getirememesi hali!
Bu, otokontrol ve duygusal farkındalık yetilerinin
yok olma hali; üzüntü, pişmanlık, suçluluk, sevgi, korku duymuyor yani… ilk ve
en önemli belirtileri.
Bu duyguların noksanlığı elbet beraberinde başka
sonuçlar getiriyor; yaptıklarının nelere mal olacağı artık sorun teşkil
etmiyor, herhangi bir cezai neticesi olması onu ilgilendirmiyor, çünkü
hissetmiyor.Işlenen suclar,
onda herhangi bir pişmanlığa, mutsuzluğa sebep olmuyor...
Bu duygusuzluk ve de getirdiği sonsuz korkusuzluk,
hak hukuk kural tanımamayı getiriyor beraberinde.
Hak hukuk rafa kalktığı için, toplumun değer
yargıları, toplumsal sorumluluk, ahlak kuralları, dini inançların getirdiği
içsel kontroller de devreye giremiyor haliylen.
Sevgiye duyarsızlar, siz ne kadar sevgyle
yaklaşırsanız yaklaşın onlar hissetmiyorlar, ne size, ne bir hayvana ne
doğaya…bu bölüm çalışmıyor çünkü..
Ellerine güç geçtiği takdirde daha da tehlikeli
oluyorlar, etraflarında mürit olmasını seviyor ve onlara yani „kurbanlarına“
dünyayı tehlike ile dolu bir yer olarak gösteriyorlar, ve onları tüm bu kötü
komplolardan koruyacaklarını vaad ediyorlar. Duygusal zekaları noksan olsa da
sözel zekaları yüksek olabiliyor. Kendi çıkarları uğruna, aldatmak, manipüle
etmek, yalan söylemek konusunda uzman oluyorlar. Toplumla ilişkileri hastalıklı
olduğu için, kendinden olmayanları, tehdit ve saldırgan davranışlarla
korkutuyorlar, şiddet yoluyla çözmeye çalışıyorlar ve doğabilecek sonuçlara
karşı umursamazlık gösteriyorlar.
Psikopati belirtileri saydıklarım…Benim degil, doktorlarin tanimlamalari bunlar.
Ve acıyla görülen o ki; kimini, tamamen ele geçirmiş bu hastalık, kimini
kısmen, kimi ise kurban olma yolunu seçmiş, stockholm sendromu bir nevi …
Haliyle, ülke cinnet geçiriyor.
Ve sağlam olanlar, bu cinnet halinin en kazasız
belasız şekilde atlatılması için azami uğraşı göstererek, kalplerini, ellerini
birleştirip kocaman bir sevgi ağı kuruyor ve bu hastalıkla korkmadan dirayetle,
ustalıkla, iyiye ve doğruya olan güven ve inançla savaşarak, umutla yollarında
ilerliyorlar.
Çünkü öldürmeyen hastalık, aşı gibidir güçlendirir.
Daha önce de bu hastalıkla savaşmıştı bu ülke, çok kurban verdi hastalığa, ama
yenilmedi, kalktı ayağa. O zaman küçüktü henüz,
„babası“ vardı başında, ama giderken o’na öylesine bir vasiyet bıraktı
ki, bu hastalıkla nasıl baş edeceğini asla unutmadı. Şimdi büyüdü, ayakta ve
babalar gününde, „Sevgili Babasına“ sevgilerini yolluyor, „merak etme beni,
artık yıldıramaz beni hiç bir hastalık, üstesinden geliriz biz herşeyin, senin
öğrettiğin yolda yıldıramaz beni hiç bir hastalık“ diyor.
Ve biliyoruz ki, her zaman insanlık galip gelecektir.
Her bitmez tükenmez sanılan, sanrılı, ağrılı gecenin mutlaka sabahı vardır.
Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır.
Bir sabah güneşin aydın ışığıyla uyanırız ve bakarız
ki, gece sona ermiş, yenmişiz bu amansiz sandıgımız hastalığı…
pencereden Türk bayrağı sallayarak, korna çalmak: 77 TL
YanıtlaSilArka camda Atatürk sticker'ı var ise: 340 TL
cezası var.
Inanmiyorum, bu gercek mi Özlem?...
YanıtlaSilEh haliylen Atatürk daha tehlikeli oldugu icin daha pahali cezasi da...
Kaynak: Ulusal Kanal, Itır.
YanıtlaSilbende hem Atatürk var hem de babamın en son söylediği Giritçe beyit yazıyor. Ne kadar yerim acaba düşünüyorum...
O zaman ben de bayragimi alip, biniyorum yanina. Bu durumda örgüt mü oluruz acaba? :)
Silhem de uluslar arası örgüt! =)
Silah şu yabancı mihraklar!
http://haber.sol.org.tr/kent-gundemleri/direnise-kornali-destek-cezasi-haberi-75426
YanıtlaSil