Annemin mutfak kütüphanesinden, ve bugün gibi hatirliyorum annemin bu kitabi ne kadar keyifle almis olup da eve geldigini ve o tarifleri tatmaya basladigimizi. Türkceye „Ask Mutfagi“ diye cevrilen ama orjinalinde „Hatiralarim ve Tariflerim“ (Sophia Loren's Recipes & Memories) olarak gecen Sofia Loren’in yemek kitabi…Ama bence bu kitaba cok uygun bir baslik olmus. Kitap, 1972 baskisi, artik her sayfa ayriliyor birbirinden. Yenisini aliyim dedim, kitapcilarda bulunmuyor ancak Amazon’dan ismarlamak gerekiyor, Amazon’da da, 70 € gibi bir rakamla satiliyor…bu durumda ben eski baskiyla da mutlu olacagima karar verdim J
kitabi korumak icin, bitpazarindan alinmis eski bir kitap cildine koydum |
1968 de ilk ogluna hamileyken doktoru mecburi istirahat verir Sofia Loren’e, bütün hamilelik boyunca hic yorulmamasi gerekmektedir. Kendini hapis gibi hissettigi Cenevre’deki apartman katinda kendini cok sevdigi mutfakla ilgilenmeye verir, cocukluk anilarindan, gezdigi ülkelerden, en basta kendi ülkesinin cesitli ascilarindan topladiklarini sirasiyla denemeye ve bunlari bir defterde toplamaya baslar. Ve bir gün yakin bir arkadasi notlarinin artik bir yemek kitabi yazmaya yetecek kadar oldugunu söyler ve kitap basilir. Kitapta ki tariflerin neredeyse hepsi Italya kokuyor,daha da cok, orali olmaktan gurur duydugu, dogup büyüdügü Napoli… cogu son derece kolay hazirlanan ama son derece lezzetli tarifler.
Tariflere gecicegim hem burda hem de zaman zaman itirli mutfak’da. Ama önce kitaptan bazi bilgiler, Sofia Loren’in mutfak, yemek hakkinda düsünceleri;
resimler kitabin icinden |
Loren’in Napolilerin milli yemegi dedigi spaghettinin gecmisi ortacaga kadar uzaniyor, o zaman spaghettiden daha da ince olan vermicelli, domatesin avrupayla tanisip Napoli mutfagina girmesiyle halkin günlük yemegi olmaya baslar..Ancak o zamanlarda üc disli catallarin dislerini spaghetti veya vermicelliye sarip yemek olanaksizdi, fakirler zaten elleriyle yerken, asiller de resmi davetler disinda bu yola basvuruyorlarmis, ancak bir gün spaghettiyi cok seven Napoli’li bir kralin resmi ziyaretlerde bu yemegin yenmesini emretmesi üzerine, bugün kullanilan dört disli catal icat edilmis.
Mutfaga olan, daha dogrusu güzel yemek yemeye olan düskünlügünü, savas yillari icinde gecen cocukluk anilarina bagliyor;
„ savas yillarinda bir cocugun kendini emniyette hissedebilmesi icin iki seye ihtiyaci vardir: „Korunma ve yemek“ savas yillarinda sabahtan aksama ac yasadiklari ve bombalardan korunmak icin son trenin gecisinden sonra sabah ilk trenin gelisine kadar olan sürede demiryolu tünelinde uyuduklari zamani söyle anlatiyor; „tünelin icinde gecirdigimiz o saatlerde yalniz bombalardan korunmuyor, ayni havayi solumanin, hep bir arada olmanin verdigi emniyet hissiyle yüreklerimizi saglamlastiriyor, hatta oyun oynayacak yer bulabiliyorduk.“ Ve gelelim, yemek hikayesine ve ayni zamanda dedigim gibi kokularin hayatimizda ne kadar önemli olduguna... O hatirayi „kelimelerle anlatamiyacagim bir koku“ diye ifade ediyor. „ safak sökerken tren gelmeden aceleyle toparlanir, annemin elinden tutarak tünelin icinden cikardik, daglardaki bir keci cobaninin yaktigi atese dogru yol alirdik. Keci cobani, yüzüme ac bir bir kuzuya bakar gibi aciyarak bakar, sonra kecilerinden birini sagarak, büyük bir canak icinde köpüklü ilik süt verirdi. O sütün tadini ömrümce unutamam. Ilik, doyurucu, adeta hayat verici…dünyanin dört bucaginda en gösterisli sofralarda , en leziz yemekleri nefis kokularini icime cekerek yemisimdir. Fakat hic birinin kokusu bana her sabah ictigim o taze keci sütünün verdigi emniyet ve iyilik duygusunu verememistir“…..“O süt bana ögretmistir ki, yemek güzel bir seydir ve zaman, yer, atmosfer, duygular kosullara uygun oldugu sürece, üstüne hic bir sey yoktur“
Bu arada, kitabini cogunlukla kadinlarin okuyacagini bilse de, erkeklere de söyle sesleniyor;
Nasil ki kalbe giden yol mideden gecer mottosuyla, kadinlar sevdiklerini mutlu etme yolunu seciyorlarsa, ayni yolu mutlaka erkekler de denemeli, üstelik iliskilerinde sorun yasayan tüm erkekleri „yemek pisirme tedavisi“ne davet ediyor, mutlaka tariflerimi inceleyip, denesinler, sonunda bana tesekkür edecekler diyor..
Ben bugün „ask mutfagi“ni denemeye gidiyorum, aklimdaki yemek;
Ve arkasindan tatli olarak da sunu deneyecegim; Cok basit gözüküyor, tadini cok merak ediyorum.
Bloguma hoşgeldin ve bıraktığın yorum için çok teşekkür ederim. Halen blog yasaklarını bitiremediğimizden dönüşün için kolay olacağını düşündüm ve buradan seslenmek istedim.
YanıtlaSilKeyifle okuyacağım ve tatlarından faydalanacağım bir blog dostum olduğu için ben de çok sevindim.
Sevgilerimle...
Sophia Loren'i de o dönemlerin İtalyan sinemasını da çok severim. Lakin hiç bilmedim bu kitabı, büyük keyifle okudum yazıyı, baktım resimlerinize..Sımsıcak bir his bıraktı bu post üzerimde.. teşekkürler.
YanıtlaSil@yasamin kiyisinda; bloguma hosgeldiniz, cok sevindim
YanıtlaSil@deli anne; beni de her zaman ayri etkiler italyan sinemasi, hissettigim duygulari paylasabilmis olduguma cok sevindim, hosgeldiniz
bu güzel yazının üstüne kendimi tutuyor ve 70 Euro'luk bir harcama yapmamam için senden rica ediyorum ; lütfen daha çok yaz!!! :)
YanıtlaSil:)) alma tabii, derhal ekleyecegim yenilerini, bu arada özlemistim yazilarini...
YanıtlaSilİNANAMIYORUM...buna inanamıyorum..benim gibi bir Sophia Loren hayranı daha...lütfen bize de buyrun...
YanıtlaSilhttp://neselihaller.blogspot.com/2011/04/taplas-kadnlar.html
Bayılırım bu kadına ve hatta yazmıştım da....
Hosgeldin Neselihaller..:)
YanıtlaSil