22 Ocak 2012 Pazar

Sahnemin kadinlari



Bazen icimde birbirinden bagimsiz cesitli kadinlarin yasadigini düsünüyorum ben…

Bu degisik kadinlar  bazen sirayla, bazen hep birlikte sahnedeler, bazen birliktelikleri güzel bir koroya bazense kakafoniye de dönüsebiliyor…



Bir tanesi var mesela, anne o, dogumla baslayan bir roldür onunkisi, isin hamilelik kisminda eline texti verselerde, olayi rolün agirligini pek kavriyamamis olup, ilk sahneye ciktiginda duruma vakif olabilmistir,  o „yönetmenin kesfedip“ basrol oyuncusu yaptigidir, kisa zamanda rolüne isinip basrolü  digerlerine kaptirmamaya calisir ama kolay degildir elbet isi, digerleri de cekistirir bize de yer ac derler habire… Gerci o da rolünün zaman gectikce daha az önemli olacagini zannetmistir, „canim ilk seneler tabii sahne benim, hele bir yürüsün, hele bir konussun, hele bir okula baslasin, hele bir lise baslasin, hele bir okul bitsin“ demisse de gecen yillar pek de durumu degistirememistir. Hani sanatcilar derler ya, „ne derdim olursa olsun ben gene de sahneye cikarim, show must go on!“, hah iste bu da öyle bir aktördür, ne olursa olsun asla ve kat’a rolünü kimselere devretmez, her sartta sahnededir.



Bir tanesi hic büyüyememis bir cocuktur, hala annesinin kücük kizini oynar. O’nu arar, ona danisir, o olmayinca eli ayagina dolasir, ister ki annesi hala daha yatarken gelip üstünü örtsün, sabahlari öperek uyandirsin. Ben beceremiyorum bahanesiyle onun yemeklerini yemek ister, onlar hep daha lezzetlidir. Onun evine, kanatlarina siginir bazen, sanki orda tüm dertlerini tasalarini unutur. Hastalaninca tavuk corbasinin ille de annesinin elinden yapilmisini ister, onun eli basini oksasin ister. Anne rolündeki nasil cocuklarini tehlikeden koruyorsa, bu daha hala aciktir tehlikelere, tuzaklara, hala ihtiyac duyar ögütlere. Cani daha hala oyun ister, sokaklarda oynayip annesinin eve cagirmasini ister.

Bir tanesi ise, bir zamanlar basariyla oynadigi rolün hala etkisinden cikamamis, gene ne zaman siram gelecek diye bekleyip, her firsati degerlendirme telasindadir. Özgür kiz karakteridir o. Hani sirtina cantasini vurup istedigi gibi dünyayi gezen, bir yere bir kimseye bagimli kalmadan an’in keyfini cikaran, sen sakrak mutlu ve hayattan umutlu, tasasiz ve gamsiz karakteridir o sahnenin. Arastirmak, daha cok görmek, daha cok ögrenmek ister, daha cok tanimak daha cok bilmek. Hayat güzeldir, tadi cikarilmalidir, yasanmalidir diledigince.

Sevgili olan kadini vardir tabii ki sahnenin..Sevgili olmak güzeldir, tadini cikarmak ister rolünün sonuna kadar, keske hep ask olsa der… Hayat bunun etrafinda dönse… sahnede hep ask sarkilari söylense, ask siirleri okunsa.. Ama bu yönetmen saskinmidir nedir bir basa koyar onu bir iceri atar, sirasini bekler,  arada bir yan rol alir, sonra gene basrol..basi döner onun, ama hic vazgecmez sahneye  olan tutkunlugundan, asla pes etmez, o sahne icin dogmustur bunu bilir.

Eh olmassa olmaz bir de ev kadini tiplemesi vardir oyunun. Anne karakterinin yanibasinda yer alir cogunlukla. Rol mü kalmadi, niye bu rol bana verildi ki der durur, pek de icerler bu haline, ama ne yapsin is istir, basa gelen cekilir. Sonra bir kaptirir kendini rolüne kendi bile gercek olduguna inanir, degme ev kadinlarina tas cikarir rolüyle, sonra gene yönetmene „ya baska bi rol oynasam ben, hep ayni is hep ayni terane biktim ama“ dedigi rivayet edilir.

Iste o ev kadini rolündekine söyle bir yukardan bakip, dudaginin ucuyla müstehzi bir gülüs atarak  yanindan gecip giden sosyal hayatin icindeki, disaridaki kadin tiplemesini nasil unuturuz. O is kadinidir, onun sorumluluklari vardir, sabah cikar kacta gelecegi bile belli olmaz bazen. Benim isim degil deyip, anne ve ev kadinina yükler herseyi, o sirada özgür kiz rol sirasi geldigini sanip devreye girer, iste bazen bu durumlarda bir kakafoni yasandigi görülür, yönetmen el koyar olaya…

Aa, bir de polyanna ile gamli baykusu unutmamam lazim… Bildiginiz karakterlerdir, biri dünyaya ne kadar güler yüzlü bakarsa digeri dünyaya küskün.. Onlar devamli cekisirler kuliste kim cikacak diye, Polyanna genelde galip gelse de bazen Gamli, ayagina celme takip düsürür ve cikar sahneye keyifle, herkese de sahneyi dar eder bu durumda…

Düsünün bu ana rollerde yasaniyor bu karmasa zaman zaman, bir de ara roller var ki artik onlara girmeyeyim. Is yönetmen de mi, oyunun kendisinde mi bilemedim… 


Yazinin basina koydugum fotograf benim icin cok anlamlidir.
Benim ve ailemizin cok sevgili dostu Aylin Tektas’in harika resimlerinden biridir o, ama benim icin ayricaligi, önemi bambaskadir, cünkü o bu resminde,  beni henüz yeni dogmus olan oglum Cem’le resmetmistir
.









29 yorum:

  1. Bütün kadınlara ve müsaadenizle resme de ortak olmak istiyorum. Zira benim oğlumun adı da Cem:))
    Hepsinin ayrı ayrı tadı var diye kandıralım da içimizdeki kadınlar birbirine girmesin:)
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel ikimizin de birer Cem'i olmasi..:)
      sevgiler benden de

      Sil
  2. Şu sosyal medya denen şey iyi güzel hoş da o kadar çok dikkat dağıtıyor ki. Onun yüzünden blog arkadaşlarımı arayıp sormaya bile fırsat bulamaz oldum. Sesini duyduğuma çok sevindim. Nasılsın?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tijen'cim iyi ki yogunsun:) bu sayede o kadar güzel seyler duyuyor ve ögreniyoruz ki senden..seni takip etmek cok keyifli :)
      Ama ben de senden bir haber cikmasina ayrica cok sevindigimi söylemeliyim, ne güzel duymasam da bildigim civiltili sesini isitmek :)

      Sil
  3. Tüm bu hepimizin kendi oyunlarımızda üslendiğimiz (eksiği ve fazlasıyla)rollerle ilgili bir küçük ve kişisel saptama yapmak istiyorum Melange izninle.Gamlı Baykuş ve Polyanna karakterlerine doğaçlama olarak, senaryoda ve tekstte yazılı olmadığı halde ve yönetmenin isteği dışında girdiğimizi ve bunun da oyunu zora soktuğunu, gerçekliğinden uzaklaştırdığını düşünüyorum.
    Yine çok hoş bir pazar yazısıydı. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asuman'cim, katiliyorum sana, hayat ne sirf Polyanna'nin gözünden ne de Gamli Baykus'inkinden seyredilmemeli..
      tesekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  4. anlamlıymış resim.
    :)
    içinde çocuk olan kadını sevdim ben en çok.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel bir resim, ne güzel bir yazı keyifle okudum ve bana bir kitap hatırlattı Elif Şafak-Süt belki okudunuz,okumadıysanız eğlenceli bir kitaptır.Elif Şafak anne olduktan sonra lohusalık dönemini ve içindeki kadınların savaşını anlatmıştır.
    Sizin düşünceleriniz ve içinizde dolaşanlar da çok hoş, bence ara ara hepsine kulak verip o kişiliğe bürünmeli...
    Ayrıca ressamın diğer üç çalışmasını da gördüm, çok duygulu, beğendim:)
    Sevgiler çok:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tesekkür ederim Natali'cim. Elif Safak'tan sadece Ask'i okudum, iyi bir yazar oldugunu düsünmeme ragmen su önyargimi kirip yaklasamiyorum ben Elif Safak'a, ben okudugum kitaplarin yazarlariyla da bir iliski kurarim, sevmem gerekir onlarin hayattaki duruslarini da, icim isinmadigi zaman kitaplarini da okuyamiyorum, yanlis sanirim...belki atmak lazim önyargilari..
      Aylin Tektas'in resimlerini cok begenirim, hepsi inanilmaz zarif,duygu doludur. Link'ini verdigim sayfada yalniz 3 resmini paylasmislar ama google üzerinden diger sergilerine ulasmak mümkün.
      cok sevgiler sana :)

      Sil
  6. İçimdeki o dışarıdaki çalışan kadını bazen sonsuza kadar öldürmek istiyorum. Bi de polyanna bana hiç mi hiç uğramıyor, bu hep gamlı baykuşla yaşıyorum anlamında değil tabi de; bi kere bile mi uğramaz kardeşim :)

    YanıtlaSil
  7. Sis..yapma o da oyunun parcasi..öldürme sakin:))

    Zaten Polyanna gibi bakamayiz hayata heran, bazen girmeli devreye..akil ve kalbin birlikte baktigi göz daha iyi olmali..:)

    YanıtlaSil
  8. Öyle güzel bir yazı olmuşki. Bende hep içimde 12 kadın oldugunu düşünürüm, hepsinin görevi hayata bakışı farklıdır. Tek kötü yanı hepsini dibine kadar yaşarım :)

    Bu resim o kadar naif ki, bambaşka duygular uyandırıyor insanda. Bende diger resimleri için google bakıcam hemen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dogru Asli'cimhepsinin görevi farkli, onlar aslinda bizi biz yapiyorlar böylece..:)

      Sil
  9. Harika bir yazı,çok beğendim.Kadını tatlı,gizemli,anlaşılşmaz yapan da bu bence.İş ne yönetmende;ne de oyunda.....İş sadece oyuncuda :) Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Is oyuncuda haklisin galiba..rolünün hakkini vererek oynayan ve sahneyi dolduran oyuncuda..benden de sevgiler sana

      Sil
  10. iyi ki de bu kadar kalabalığız kendi içimizde...
    belki bu sayede daha güzel hayat...
    aksi sıkıcı olurdu sanırım:)

    YanıtlaSil
  11. Cok tekdüze olurdu degil mi, Surey'in de dedigi gibi kadini kain yapan da bu degisik karakterleri icinde barindirmasi...

    YanıtlaSil
  12. okurken benim de aklıma siyah süt romanı geldi. ama ben senin anlatımını daha samimi ve sahici buldum, çok sevdim. sanırım blogda yazmak daha özgür bir şey. hepimiz içimizde kimbilir kimlerle yaşıyoruz kucak kucağa.
    sevgiler.

    YanıtlaSil
  13. Tesekkürler Alkim :)
    Sanirim iki kisi de Siyah Süt'e benzettikten sonra, inadimi kirip bir Elif Safak okuyacagim :)
    Sevgiler sana da

    YanıtlaSil
  14. Bu arada resim çok güzel,Harika bir görüntü...Tekrar Sevgiler Melangeciğim.

    YanıtlaSil
  15. bir daa girip okudum yazıyı. güzel işte. resim de.
    :)

    YanıtlaSil
  16. öyle değilmidir zaten birçok rol vardır kadının üstünde , anne ,çocuk , eş bunlar başlıcaları yeri gelir tesisatçı :) hamal , temizlikçi neler neler olursun
    Üstesinden gelebiliyorsan ne âlâ çoğu zaman omuzlarımızda hissettiğimiz ükün nedebi bu rollar .
    Resim çok manalıymış senin için , öyle olmasa bile çok seviyorum böyle birbirine girmiş renkleri .
    yazını okuyunca Elif Şafağın siyah süt kitabı geldi aklıma . Pek keyifle okumamıştım ama lohasalın sonrası yeniden okumakta fayda var sanırım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Degil mi Elif..tesisatci, tamirci, sanatci, asci, ekonomist(!):) ki bir ev icin cok lazimdir..dedigim gibi bir de yan roller var...:)

      Yukarda da bahsetmistim, su ana kadar Elif Safak ilk tercih ettigim yazarlar arasina giremedi, Ask romani disinda bir kitabini okumadim, ama Siyah Sütü merak ettim dogrusu..

      Sil
  17. İlk okuduğumda kendi yazdığım bir yazı aklıma gelmişti. Karakter sınırı izin vermedi o yüzden buraya yazamadım, ama ilgilenen olursa linki:

    http://kitap-evi.blogspot.com/2010/01/kulkedisi-ve-prenses.html

    YanıtlaSil
  18. Sis, yazini okudum.. dogru külkedisi ve prenses iki ayri karakter de olsa, genellikle külkedisi olanlara presnseslik vaat ediliyor ama masalda bilirsin..:)
    Bak asil benim altta linkini verdigim yazimla baya bir paralellik gösteriyor, ikimizde ayni konularda düsünmüsüz seninle..:) Aslinda her ikisini de barindirir genelde, bir kadin icinde, sartlarin elverdigi oranda biri digerinin önüne geciyor sanirim.


    http://itir-cafemelange.blogspot.com/2011/11/buyuklere-masallar.html

    YanıtlaSil
  19. bunca kadın bi arada aman Allah'ımm kaos:))

    YanıtlaSil
  20. Siz ve oğlunuz nice mutlu yıllar göresiniz :) Ressam bu resmi yaparken ne tahayyül etti acaba! Çok ilginç bir resim ve çok etkileyici:)

    YanıtlaSil